in

Motosiklet ile “Zamanda Yolculuk!”

Motosiklet sektöründeki hızlı değişimi takip etmek artık eskisi kadar kolay değil. Bundan birkaç yıl öncesine kadar Transformer gibi bilimkurgu filmlerinden çıkma, keskin hatlı Japon tasarımları revaçtaydı. Son birkaç yıl içinde herşey hızla çeşitlenmeye başladı.

Önce Naked modelleri ardından 1960’ların, 1970’lerin motosiklet modellerini caddelerde görmeye başladık. Üstelik sadece motosiklet olarak değil, bir yaşam tarzı olarak karşımıza çıktılar. Uzun sakallı, vücuda yapışık dar paçalı kotları, plastik çerçeveli gözlükleriyle Hipster’ler, moda dergilerinde Scrambler, Café Racer ve Bobber tarzı motosikletlerle poz vererek bu eski efsanelere yeniden hayat verdiler. Geçmişe yapılan bu yolculuk, yüksek teknolojinin getirdiği hızdan başı dönenleri bir nebze de olsa rahatlattı. Başka deyişle bu “Redro Yaşam”, teknoloji yorgunu motosiklet markalarının da yoğun rekabette nefes almalarını sağladı. Yepyeni bir motosikleti pazara sürmenin risklerini ve stresini üstlenmek yerine kolayı seçtiler. Geçmişte kalpleri fethetmiş, hakkında olumsuz düşüncelerin ve yargıların bulunmadığı modelleri, teknolojik yenilikler ekleyerek pazara sürdüler. Yepyeni bir modele yatırım yapmaktan çok daha ekonomik ve çok daha az risk içeren bu trend, öylesine ilgi gördü ki, rüzgarından sadece eski modeller hayat bulmadı, kimi efsane markalar da üzerilerindeki ölü toprağını attı.   Zaman makinesinden “Beat kuşağı”na ait şimdi hangi motosiklet çıkacak diye beklerken; Honda, 1980’lerin sonlarından itibaren enduro dünyasında efsaneleşen Africa Twin’i yeniden sahaya sürdü ve zamana yolculukta yepyeni bir kulvar açtı. “Eskisiyle hiç alakası yok” eleştirileri alsa da eski fanların yoğun ilgisiyle Africa Twin, şimdiden belli bir satış başarısını garantilemiş gibi duruyor. Diğer yandan yarışların itici gücüyle, her yıl kendisini bir adım daha öteye taşıyan üst segment motosikletlerde rekabet, tasarımda değil “teknoloji” alanında sıkıştı. Şehir içi modu, spor modu, arazi modu diye başlayan teknolojik yenilikler, yağmurun yoğunluğundan yatış açısına ve virajda frenlemeye kadar pekçok alanda akıllı sensörler aracılığıyla kontrolü iyiden iyiye bilgisayar sistemine devretti. Dahası motosiklet kullanıcılarının günlük yaşamına sızan bilişim ve iletişim imkanları da bir başka rekabet alanı oluşturdu. Artık motosikletimizden çok daha fazla şey bekler hale geldik. Yol durumunu kendi belirlesin, hava durumundan sizi haberdar etsin, arkadan yaklaşan tehlikeyi sezsin, sosyal medyada ise takipçilere durum raporu versin. Gelişen teknolojiye bağlı olarak artan bu talep ve istekler, ister istemez alt segment motosikletlerin kendilerini geliştirmeleri için ciddi bir baskı oluşturdu. Bu yıl öyle görünüyor ki, uzay çağının motosikletleri ile reenkarnasyona uğrayan motosikletler arasında zaman yolculuğu yapıp onları yakından tanırken, teknolojik yeniliklere adapte olan alt segment motosikletlerin de kendi aralarındaki kıran kırana rekabetine tanıklık edeceğiz. Üstelik bu rekabet, sadece gücünü yüksek üretim kapasitesinden alan doğu menşeili markalarla sınırlı kalmayacak; batılı ünlü markalar da bu savaştan nasibini fazlasıyla alacak. Alt segmentte lider değişecek mi; değişecekse onu kim yerinden edecek, hep birlikte göreceğiz! Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Motosiklet Akıllı İnsan İşidir!..

Motosiklet Kazasında Nasıl Davranılır?

REKLAM