in

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia

“Orada bir köy var uzakta” şarkısını hepimiz biliriz değil mi?

İşte TransAnatolia’nın hikayesi tam olarak o köyün kalbinde atıyor.

TransAnatolia, ilk olarak 2010 yılında bir avuç insanın çabasıyla başladı. Geçen beş yılın ardından, dünyanın en önemli ralli organizasyonlarından biri haline geldi. Biz de Motoron olarak bu önemli yarışı sizlere yerinden bildirmek için yola koyulduk. İlk gün Ankara’dan seremonik bir start yapılacak ve ertesi gün ise Tuz Gölü etabından sonra Göreme/ Nevşehir’de kurulan kampa gidecektik. Oldukça sıcak bir Ankara gününde havalimanından otelimize geçiş yaptık. Otel mahşer yeri gibiydi! İtalya Motor Sporları Federasyonu’nun çabaları sayesinde pek çok İtalyan yarış takımı gelmiş olduğundan içeride hararetli bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışan bir sürü İtalyan vardı.

 

Medya grubundan arkadaşlar ile tanışıp muhabbeti koyulaştırdık. Fakat yapmamız gereken işler olduğundan eşyalarımızı odalarımıza yerleştirdik ve seremoni startın yapılacağı Kentpark AVM’ye doğru yola çıktık. Seremoni startı’nın verildiği alana geldiğimizde yoğun bir kalabalık vardı. Ankara’da bulunan motosiklet kulüplerinin ve halkın katılımı mevcuttu, fakat bana göre böyle büyük bir organizasyon için izleyici katılımı daha da çok olmalı idi. Yarışçılar tek tek start noktasından çıkışlarını yaptılar. Start’ın ardından otelde verilen brifinge katıldık ve ardından odalarımıza çekildik. Yarışçıların hızına yetişebilmemiz için start verilmeden bir saat önce yola çıkmış olmamız gerektiğinden sabah 6’da tekeri döndürüyoruz. Böylece Kürşad ağabeyin Toyota Hilux’ında olan maceramız başlamış bulunuyor.

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 1. İçerik Fotoğrafı

 

 

Yarışçılardan önce Tuz Gölü etabına gidiyoruz. Bu nasıl bir sıcak! Güneş ayrı, sıcak rüzgar ayrı yakıyor ve Tuz Gölü’nün beyaz zemininden dolayı ışık yerden yansıdığı için bu yanma etkisi iyice yükseliyor. Bizim tentemiz olduğu için “Ooooo zengin çocukları tabii” diye esprilere maruz kaldık. Biraz haklılardı da. Herkesin bir parça gölge bulabilmek için can attığı yerde biz tente altında sandalyelerimizde otururken büyük objektiflerimizin de yardımıyla fotoğraf çekiyorduk. Yarışçılar önümüzden birer birer bembeyaz zeminde çamurlar ata ata geçtiler. Tuz Gölü’nün zemini dümdüz ve sert gibi gözükse de aslında altı yumuşak, çamur olan pek çok yeri var. Bu da yetmezmiş gibi uzaktan baktığınızda normal zemin gibi görünen çamurun içine gömülmüş taşlar var ve bu taşlar yüzünden birden havaya zıplıyorsunuz.

 

Bu yarışçılar için çok tehlikeli anlar yaratıyor ve zaten zor olan işlerini daha da yokuşa sürüyor. Günün sonunda Kapadokya’da kurulan kampımıza gidiyoruz. Manzara gerçekten inanılmazdı. Kamp yerinden tüm Kapadokya’yı ayaklarımızın altında görebiliyorduk. Biz oraya vardığımızda yarışçıların bir kısmı çoktan gelmişti. Araçlara yapışan tuzlar çok ciddi problemlere yol açacağı için takım mekanikleri öncelikle araçları temizlemekle işe başlıyorlardı. Serkan Özdemir daha önce Dakar’da yarıştığı motosikletinde, eskilerden kalan tuzların navigasyon cihazının ileri sarma tuşunda yaptığı oksitlenme nedeniyle, yarış içindeyken yol notunu sürekli ileri sarmasından dolayı cihazı kullanamaz hale geldi. Kaybedilen sürenin ise geri dönüşü yok. O yüzden böyle küçük detaylar çok önemli. Birinci gün sonunda ertesi sabah 5’de kalkacağımız için erkenden uyuduk.

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 2. İçerik Fotoğrafı

 

 

Sabah 04:30’da güneş daha doğmadan uyandık. Gece hem kıl çadırın hem de uyku tulumunun içinde olmamıza rağmen çok üşüdük. Hızlıca kahvaltılarımızı yapıp 05:00 gibi yola koyulduk. Kemaliye yolu çok zorlu olduğundan yarışçıların fotoğraflarını çekmek için bize belirlenen yere gitmeyip direk olarak Kemaliye’de bulunan otelimize gitme kararı aldık. Böylece vakitten kazanma niyetindeydik. Ancak yol o kadar eğimli ve virajlıydı ki, grup olarak bir ara sağa çekip durduğumuzda herkesin aracının frenlerinden dumanlar çıkıyordu. Şunu tahayyül etmenizi istiyorum; deniz seviyesinde giderken hızlı bir şekilde 2.500’lü rakımlara çıkıyorsunuz, sonra yine deniz seviyesine yakın rakımlara iniyorsunuz ve ardından yine 1.500 – 2.000’li rakımlara çıkıyorsunuz Ama bunların hepsi aşırı virajlı yollarda oluyor.

 

Arkadan gelen bir arkadaşımızın aracı yolda takla atarak uçuruma yuvarlanmış, fakat araçtaki çelik kafes (roll cage) sistemi sayesinde kimsenin burnu kanamamış. Tam 12 – 13 saat yol teptikten sonra Kemaliye’ye ulaştık. Ben yol boyunca arkada oturduğum halde, adım atacak enerjim kalmamıştı. Bu yaşananlar bize fotoğraf çekmek için parkurda durmama kararının ne kadar doğru alınmış bir karar olduğunu gösterdi. Yarışçılar ile pit alanında konuştuğumda, onlar da sürekli iniş çıkışların işi çok zorlaştırdığını, motosikletlerden ziyade kendilerinin bu rakım farklarından dolayı çok yorulduklarını söylediler. Kemaliye’de sabah 06:00’da uyanıp kahvaltılarımızı yaptık. Erkin ağabeyin işlerinden dolayı İstanbul’a döneceğini ve bizimle kalamayacağını öğrendikten sonra onunla vedalaşıp yola çıktık.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 3. İçerik Fotoğrafı

 

 

Bölge halkının zamanında kazma kürekle açtığı müthiş tünellerden geçip dağ yollarına bağlandık. Kemaliye’nin manzarası gerçekten muhteşemdi. Hala yolun yüksekliğini ve manzarasını düşündüğümde içim bir tuhaf olur. Fotoğraf çekmek için belirlenen yere giderken Gökhan ağabeyin aklına mangal yapma fikri geldi. “Fotoğraf alanına biraz erken gideceğiz o yüzden mangallık bir şeyler alalım. Boş boş beklememiş oluruz.” dedi. Mangalı yakıp muhabbeti koyulaştırmışken, birden gelen yarışçıların sesiyle irkilip koşturmaya başladık. Fotoğraflama işimizi bitirdikten sonra Erzurum’a doğru yola çıktık. Otele geldiğimizde yarışçılardan Serkan Özdemir’i yakaladım.

 

Gününün nasıl geçtiğini sorduğumda bana “Arka teker rulmanlarını dağıttım, o yüzden çok zor frenaj yapabildim ve hep yalpalayarak gittiğim için acayip zaman kaybettim.” dedi. Bir sonraki etapta farkı kapatacağına dair inancımı belirtip moral verdikten sonra, onu yalnız bırakıp ve arabalarımız değiştiği için Tolga ağabey ile kaçta yola çıkacağımızı kararlaştırdıktan sonra odama geçtim. Sarıkamış etabı iptal olduğu için o günü de Erzurum’da geçirdik. Erzurum’da yapılacak olan start’a katılmayıp merkeze indik ve Taşhan’ı biraz gezip cağ kebap yedikten sonra otele döndük. Bu ekstra gün sayesinde biraz dinlenme ve kendimize vakit ayırma imkanımız oldu.

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 4. İçerik Fotoğrafı

 

 

Yarışçılarla bol bol muhabbet etmeyi unutmadık. Selçuk Bektaş’ı boş bir anında yakaladım ve yarışın nasıl geçtiğini sordum. Yol haritasında sorunlar yaşadığını bu yüzden kaybolduğunu ve yaklaşık 20 dakika kaybettiğini üzülerek anlattı. Önemli olan sağ salim etabı bitirmiş olmak diye belirtsem de kaybettiği zamana son derece üzüldüğünün farkındaydım. İki gün boyunca kamp yapacağımız için bu TransAnatolia maceramdaki son sıcak yatak uykusu olacaktı ve iyi uyumalıydım. Bu yüzden Selçuk Bey ile vedalaştıktan sonra ertesi gün hazırlıklarımı tamamlamak ve dinlenmek amacıyla odama çekildim. Sabah uyandığımızda Erzurum’da gece kar yağdığını öğrendik ve şaşırdık. Ağustos ayında kar mı yağarmış! Meğer buralarda kar Ağustos sonu gibi yağmaya başlayıp Eylül, Ekim gibi iyice yoğunlaşırmış.

 

Kahvaltı işini hallettikten sonra yola çıktık ve fotoğraf alanına ulaştık. Bir su geçişi üzerinde fotoğraflama işlerini hallettikten sonra Refahiye’de kurulmuş olan kampa doğru yola çıktık. Yol üzerinde felaket bir yağmur başladı. Sırılsıklam olmuş yarışçıları gördüm ve içten içe üzüldüm. Bir yandan da yağmurun kamp alanında olmaması için dua ediyordum. Refahiye Gölü’nün yakınına kurulmuş olan kampın manzarası müthişti ve yağmur bulutları -şansımıza- bize uğramamıştı. Gelen yarışçılar biraz kurumak ve ısınmak için organizasyon tarafından yakılmış büyük kamp ateşine koşuyorlardı. Ben de bu sırada Fırat Şahin ve Kağan Özbenli’yi ateşin başında konuşurlarken gördüm ve günlerinin nasıl geçtiğini sordum.

 

 

Fırat Şahin

 

Yarışın başından beri problemler peşimi bırakmadı. Dün vites kolum çıkmıştı ve tüm etabı -hem dün hem de bugün- 6. viteste gitmek zorundaydım. Bugün onun yüzünden yolda kaldım ve sağ olsun Kaan abi yarışı bırakıp beni etap sonuna kadar çekti. 5. gün vites kolunu Yamaha takımındaki arkadaşlar bana temin etti. Parçayı bir şekilde uydurduk ve vites kolunu doğru düzgün çalıştırmayı başardık. Yarın yarışta biraz daha düzgün gidebileceğim diye düşünüyorum.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 5. İçerik Fotoğrafı

 

 

Kağan Özbenli

 

İki gündür şanzıman yağımla ilgili sürekli sorun yaşıyordum. Keçede problem olduğu için her benzin istasyonunda durup şanzıman yağı ekleyip devam ettim. 5. gün kampta KTM ekibi, sağ olsun, sorunumla ilgilendi ve tam bir dostluk örneği göstererek bana gereken keçeyi temin ettiler. Kendilerine buradan teşekkürlerimi sunuyorum. Onun dışında yine bugün (5. gün) Fırat’ı yoldan çekerek getirdim. Bu benim zaman ortalamama bir saat daha eklenmesine sebep oldu, fakat sonuçta Fırat’ı yolda öylece bırakamazdım. Şanzıman problemim de çözüldüğüne göre yarın daha iyi bir süre yapabileceğim.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 6. İçerik Fotoğrafı

 

 

Sabah 6’da Refahiye’den yola çıktık. Tokat’ın Hubyar köyüne geldik ve bizler için yapılmış olan büyük hazırlığı gördük. Ama ne hazırlık! Yöresel kıyafetlerini giymiş genci, yaşlısı bir sürü insan, etrafımızda dört dönen çocuklar ve en güzeli de köy evinde sürekli pişen leziz yemekler. Bir an yarışçılar dahil kimsenin yarışın başlamasını istemediğini fark ettim. O kadar güzel bir ortam vardı ki… Yarışın başlamasından sonra biz de araçlarımıza dönüp Yozgat / Çekerek’te kurulmuş olan son kampımıza doğru araçlarımızı sürmeye başladık. Çekerek Barajı’nın hemen dibine kurulan kampın görüntüsü müthişti. Son kamp olduğundan dolayı mı yoksa gerçekten güzel olduğu için miydi bilemiyorum. Çünkü kamp süresince herkeste bir mutluluk hakimdi.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 7. İçerik Fotoğrafı

 

 

Belki de bu kampı bu kadar güzel yapan şey o “Vay be bir TransAnatolia daha bitti” rahatlamasıydı. Bunu net olarak bilemeyeceğim. Gerek yabancı gerekse yerli yarışçılarla konuştuğumda düşüncelerinin ortak noktasının bu yılı artık kazasız belasız bir biçimde kapatma istekleri olduğunu anladım. Sabah 08:00 gibi Çekerek’ten ayrıldık. Hititler’de çok güzel bir yerde fotoğraf çekmek için pusuya yattık. Bu sırada Antonio bana fotoğraf makinesini uzatarak onun için birkaç fotoğraf çekip çekemeyeceğimi sordu. Onu kırmayıp teklifini kabul ettim. Artık dün ya çapında önemli bir ralli haline gelen TransAnatolia’yı ülkemize bir değer olarak kazandıran organizasyon ekibine ve basın ekibinin her derdine koşan Görkem ve Serpil’e şahsen teşekkürlerimi sunarım.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 8. İçerik Fotoğrafı

 

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 9. İçerik Fotoğrafı

 

 

Fotoğraflama işlemleri bittikten sonra Antonio’ya fotoğraf makinesini iade ederek Ankara’ya doğru yola çıktım. Kentpark AVM’de yarış gösterişli finish’le son buldu. Otelde GlobeScout Rally takımından Ümit Salkım’ı yakaladım ve sorularımı yağdırdım.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 10. İçerik Fotoğrafı

 

 

A.F.: Bu yıl TransAnatolia’yı nasıl buldunuz?

 

Ü.S.: TransAnatolia 2015 daha zorlu rakiplerin katılımı ile renklendi. Helder Rodriguez, Allessandro Botturi, Olivier Pain, Gerard Farres, Bianchi Prata ve Dakar Rallisi’ni 10. sırada bitiren kadın sporcu İspanyol Laia Sanz bu senenin yıldız isimleriydi. Bu yarışmacıların TransAnatolia 2015’i seçme sebepleri yarışmanın düzenlendiği parkurun büyük bölümünün 1.500 metre ve üzeri irtifada geçmesiydi. 2.700-2.800 metreleri bulan Doğu Anadolu dağlarında yarışmacılar hem fiziki kondisyonlarını hem de kullandıkları motosikletleri bir hayli zorlamış oldular.GlobeScout olarak bu sene iki motosikletle Transanatolia 2015’e katıldık. Birinci motosiklette ben Türk sporcular arasında en hızlı isim olma hedefiyle start aldım. İkinci motosikletle ağabeyim olan Bora SALKIM, yeni geliştirdiğimiz bir ürün olan profesyonel kullanım için tasarlanmış GPS’i yarışma şartlarında çalıştırmak ve test etmek amacıyla start aldı.

 

 

A.F.: Aldığınız sonuçtan memnun musunuz?

 

Ü.S.:Zorlu geçen rallinin sonunda ikimiz de finish’e ulaştık. Ben GlobeScout RALLY tarafından hazırlanmış 19 numaralı motosikletim ile TransAnatolia 2015’i en başarılı Türk sporcu sıfatıyla genel klasmanda 11. bitirdim. Geçen yıl daha eski bir motosikletim vardı ve haliyle biraz haşatı çıkmıştı. Bu yıl yeni bir motosikletle yarışa girdim ve evet aldığım sonuçtan memnunum diyebilirim.

 

 

Anadolu’nun Hikayesini Anlatan Bir Macera: TransAnatolia 11. İçerik Fotoğrafı

 

 

Daha sonra Bora Salkım’a dönüp yeni tasarladıkları ürünü sordum:

A.F.: Şu tasarladığınız GPS aletini merak ettim, onu biraz açıklar mısınız?

B.S.: Tasarladığımız yeni ürün Ralli ve Raid organizasyonlarında kullanmak üzere geliştirilmiş profesyonel bir GPS. TransAnatolia test seansı için mükemmel bir fırsat oldu. EICMA 2015’te lansmanı yapılacak ürünümüzü kusursuz hale getirmek için birçok veri topladık. Seneye iyi bir motosikletle sportif olarak da mücadele edeceğim. İlk katıldığım bu rallide bazı etaplarda güzel dereceler yaptım.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Fırtınada Kıyıköy Gezisi

Red Bull Sea To Sky

REKLAM