in

Bir Tv Programımız Olmalı

Geçen yazımızdaki “Motosiklet Programları” köşe yazısıyla Sayın Prof. Dr. Yavuz Bey benim de çok önemli bulduğum bir konudan bahsetti. Kendisine benden de söz ettiği için ve bu konuyu gündeme getirdiği için teşekkür ederim.

Toplumda artık çok ciddi bir yer edindik ve sürekli büyüyen motorcu kitlesinin en büyük eksiği bence sesimizi yansıtan bir programın olmamasıdır. Motorcu grupları, kulüpleri ve organize edilen anlamlı toplu sürüşler ve festivaller öyle çoğaldı ki, apayrı bir dünya oluşturmuş durumdayız. İsterdim ki, her tarz motorcunun kendine has hayata bakış açısını özellikle motor kullanmayanlara aktarabilme imkanı bulsa ve hikayelerimizi sadece kendi içimizde anlatmasak keşke, ne iyi olurdu. Böylece herkesin bizi çok daha iyi anlamasını sağlardık, çünkü bir TV programını ister istemez tesadüf de olsa motor sürmeyen kişiler de izleyecektir.

 

 

Bir gün vapur ile Boğaz üzerinden Kadıköy’den karşıya geçiyordum, dışarda oturuyordum. Yanımda iki teyze sohbet ediyordu. Denizi ve martıları izliyordum, “motosiklet” kelimesi tekrar tekrar kulağıma ilişince, ister istemez teyzelerin sohbetlerine kulak verdim. Motosiklet sihirli bir kelime gibi dikkatimi çekti. O iki teyze neyi öyle hararetli konuştuklarını anlamak için resmen onları dinlemeye başladım. Biri diyor ki ”Yabancı bir kanalda tesadüfen bir motosiklet programı gördüm, hiç ilgim olmadığı halde tüm programı sonuna kadar izledim, o kadar güzel bir şey olamaz, o kadar keyifli bir şey olamaz. Mutlaka sen de izlemelisin… bayıldım, bayıldım…” dedi teyze ve heyecanına çok şaşırdığım için bana da “kal” geldi. Diğer teyzenin ilgisi beni daha da şaşırttı, duyduklarından etkilenip resmen motorculuk hakkında ve o programda gördükleri hakkında dolu dolu sohbete devam ettiler.

 

 

Martıları izler gibiydim sadece, onları dinlemek yüreğimi nasıl mutlu etti, nasıl gurur duydum anlatamam. Sevilmek çok kıymetli bir duygudur. Keşke kendimi tanıtsaydım, eminim çok mutlu olurlardı, ama onları doğal halleriyle motorculuk hakkında söylediklerini ve düşüncelerini dinlemek bana acaip büyük gurur ve sevinç verdi. Bence çoğu insanın kalbine rahatlıkla girebiliriz, saygılı tavırlarımızla ve kaliteli duruşumuzu korursak bunu her yerde başarırız. O potansiyel var. Bunun için kendi dünyamızı açmalıyız, dünyamızı insanlara anlatmalıyız, yoksa nasıl bilebilirler ki, bizim tutkumuzun ne olduğunu nasıl anlayabilirler ki? Bizi trafikte görmemelerinin en büyük ve kanıtlanmış sebeplerinin biri de bu zaten.

 

 

Hayatlarında yer almadığımız için, hakkımızda hiç bir şey bilmedikleri için bizi göremiyorlar, bu araştırmacıların çalışmalarıyla kanıtlanmıştır. Bilinmeyen şeylerden korkulur ve o yüzden de sevilmez. İşte bunun için en ideal yol bir TV programı. Biz büyüyoruz ve programımız olsa kendimizi çok daha iyi anlatabilir ve topluma da sevdiririz. Genel olarak zaten motorcular seviliyor, yıllardır yollardayım ve tecrübelerimin hemen hemen hepsinde saygı ve takdir gördüm. Birebir bir motorcuyu tanıdıklarında hiçbir negatiflik kalmıyor, var ise anında yok oluyor. Tabii ki bu kendi yaklaşımımızla ve duruşumuzla bire bir alakalıdır. “Ne ekersen, onu biçersin” misali.

 

 

Motorculuk hakkında hiç bir şey bilmeyen kişilerden en beklenmedik sorular gelebiliyor, öğrenme yaşında olan ufak çocukların garip soruları gibidir o sorular. “Neden eldiven kullanıyorsun?” sorusu ya da “Bu iki teker nasıl düşmeden duruyor?” veya “Gece de gidiyor mu?” hatta “Bu neyle çalışır?” sorusu bile soruldu.

 

 

Birkaç yıl önce motorcunun sesi için bir TV programın hayalini kurdum ve renkli sunum fikirleri düşündüm. Genelde motor sürerken bu hayaller depreşirdi, rüzgarı eşliğinde fikirlerim çok daha iyi gelişiyor. Bu motorcu programında tozuyla toprağı ile geziler aktarılmalı, sürüş videoları, sohbetler, etkinlikler ve tanıtımlar olmalı, motora başlama hikayeleri, her tür konuyu kapsamalı, değişken ve enerjik bir program olmalı, kısaca motor sürücüsünün sesi olmalı.

 

 

Sunuculuğu denedim, çok çekingen olduğum halde sırf motor tutkusu nedeniyle mikrofon ve kamera karşısında tamamen doğaldım ve büyük keyif almıştım. Doğal bir sunum çok önemli, özgür bir tarzı olmalı. Ayrıca kesinlikle gezgin ruhu taşımalı. Bir yapımcı ile böyle bir program için ilk çekimleri yapmıştık, hem sunucu hem program içeriğini belirleyen kişi olacaktım, bu program hepimizin programı olsun diye kolları sıvamıştım. Çok güzel röportajlar ve çekimler yaptık.

 

 

İki seneden fazla bir zaman geçti üzerinden, yapımcı çok meşgul biriydi, Amerika’ya gitmek durumunda kalınca programın devamını getiremedik. Ancak denemesi bile çok büyük keyif verdi ve bu bile yankı aldı.

 

 

Bu yolda ilerleyen herkese sonsuz başarılar dilerim.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Alamanya’dan İnsan Manzaraları

Motosiklette Yeni Dönem

REKLAM