in

BMW S1000R, La Dolce Vita

Hayat güzel! BMW’nin iki senedir uğraştığı motosiklete sonunda binme şansı bulduk. Hem de nerede? İstanbul Park’ta…

Bu aleti ilk gördüğümde; “hah işte S1000RR’ın çıplağı” dedim kendi kendime. BMW’nin kendisine soracak olursak “pek öyle değil” diyeceklerdir. Yok efendim daha az devir çeviriyormuş, ama tork her yerde daha fazlaymış, yok orası öyleymiş, yok burası böyleymiş… Laflara bakınca çok şey değişmiş gibi, motora bakınca “bu alet kesin çıplak S1000RR yahu” diyor insan. Sonra düşünüyorum; “madem hiç bir şey değişmedi, ne diye 2-3 sene uğraştılar bu motorla?”

 

Bir şeyler değişmiş olmalı. Bir test motoru açılmış, Borusan’ın kapısına da bunu anlamak niyetiyle dayandık hemen. Evet, işte kapıda, diğer kocaman 1200GS’lerin arasında ufak yapısıyla bizi bekliyor. Klasik bir Türk hareketi olan gaz kolu çevirmeyi yaptım hemen; kolun nefis bir hissiyatı var, şöyle bir üzerine oturdum. Ufak bir motosikletmiş gibi hissediliyor. Oturuş için kolları biraz ileri uzattım, ohh, tamam, dimdik oturulabiliyor bunun üzerinde.

 

S1000RR’a Serres pistinde binmiş, pek beğenmiştim. Oturuş pozisyonu ve ergonomisi spor bir motosikletten çok bir tur motorunu andırıyordu. Clip-on gidon kolları size öne sarkıtmasa, üzerine atla, binlerce kilometre yap. Üstelik motorunun karakteri de böylesi gezi sürüşlerine çok uygundu. Adamlar yılmamış, daha da uğraşmışlar, ortaya harika bir alet daha çıkmış. Test motorunu bu sayı için yaklaşık 100 kilometre sürme imkanım oldu.

 

BMW S1000R, La Dolce Vita 1. İçerik Fotoğrafı

 

Gövde ve giysiler

 

Fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere motor acayip çıplak. Kafada ne varsa sökmüşler, hafif ve şaşı bir far grubu ile, küçük bir cam takmışlar. Gösterge de gidona bağlı. Normalde herşeyi kafaya bağlayınca, genelde gidon ağırlaşır, hayır, bunda öyle olmamış, gidon son derece hafif hissediliyor. Gidona bir de gidon amortisörü bağlamışlar. Ön cam ne yazık ki pek bir derde derman olamıyor, motorun üzerine hiç yatmadan giderseniz epeyce rüzgar alıyorsunuz. Gelgelelim, kafayı biraz indirince, şaşırtıcı biçimde rüzgar itmesinden kurtuluyorsunuz. Gövde giysileri hafifleştirilmiş bir kamuflaj, motorun genel çizgilerini oluşturmuş, biraz da teknik donanımı saklamışlar. Bunun haricinde gayet çıplak bir araç var karşımızda.

 

Gösterge ve kontroller

 

RR versiyonundaki saatin bir benzeri kullanılmış. Her devirdeki tork arttırılmış, ama maksimum devir azaltılmış, 11 bin devir/dakikada kırmızı çizgiye giriyor. Vites atma uyarı ışığı hemen yukarıda, pistte deli gibi hızlanırken 3-4-5. vites boyunca ışık sürekli yanıyor. Analog devir saatinin hemen yanında dijital ve oldukça zengin bir elektronik ekran var, buradan hız ve bilimum bilgiler rahatça okunabiliyor. Motosikletin farı her daim devrede, ama gösterge havanın karanlığına duyarlı, gece olunca harika biçimde aydınlanıyor.

 

Kontroller klasik BMW kontrolleri; işlevsel ve kullanımı kolay. Gerçi o kadar çok düğme var ki, rahat kullanmak için biraz alışmak ve neyin ne olduğunu anlamak gerekiyor. Çıplak motorumuzdaki hız sabitleme ve elcik ısıtma donanımı, aletin tur için de rahatlıkla kullanılabilmesi için donatıldığının bir işareti. ABS kapatılabiliyor, günümüzün modası olan ateşleme haritaları değişimi mümkün, 4 farklı kombinasyon mevcut; yağmur, yol, dinamik ve dinamik pro. Bunların motoru ne şekilde değiştirdiğini henüz çakozlayamadım, yağmur moduna aldığımda da deli gibi hızlanıyor gibi geldi. Sanırım bir dahaki sayıya kadar biraz daha sürmem gerekecek.

 

Donanım, teknik veriler ve fiyat

 

Üzerinde standart olarak gelen Pirelli Rosso Corsa lastiklere bayıldım. Hem pistte, hem yolda, hem de deli yağmurda mükemmel iş yapıyor. Arka lastik piste uygun olacak biçimde 190/55/17 ölçülerinde seçilmiş. Bravo BMW. 160 beygirlik motosikletin ıslak ağırlığı 207 kilogram olarak belirtilmiş. Ayrıca mükemmel çalışan bir “quickshifter”ı, yani sportif kullanımda hızlı vites yükseltebildiğiniz mekanizması, bu donanımda standart. Bizim kullandığımız spor paket 63.143 TL, tam donanımlı Dinamik Paket ise 66.194 TL’ye satılıyor. ABS, çekiş kontrol, elcik ısıtma gibi donanımlar her iki modelde de standrt olarak bulunuyor.

 

BMW S1000R, La Dolce Vita 2. İçerik Fotoğrafı

 

İstanbul Park Macerası

 

Maceranın ilk bölümü hezimetle sonuçlandı. Motoru aldığım gün test çekimleri yapacaktık, hava durumu ara-ara hafif yağmur veriyordu. Yola çıktım, TEM otoyolunda 100km/s’yi geçemedim, çünkü acayip rüzgar ve yağmur vardı. Sabiha Gökçen’e geldiğimde gökyüzü delinmiş, ben de sırılsıklam olmuştum. Gerisin geri dönmek zorunda kaldım. Yoldaki çamurum tamamı da üzerimdeydi, sağolsun sarı hafriyat kamyonları ve Ağaoğlu kazıları. Neyse, yılmadık ve ertesi günlerde tekrar denedik. Neyse, yağmursuz bir an yakalayabildik. Marşa bastık ve çıktık piste. Bir sol, bir sağ derken, lastikler ısındı, biz de bastırdık. Motor yarış versiyonu RR’a göre oldukça ehlileştirilmiş. Oldukça rahat kullanılıyor ve insanı korkutmuyor. Vitesleri seri şekilde yükselttikçe “quickshifter”a haran kalıyorum. Çok hassas çalışıyor ve her devirde rahat vites değiştiriyor. Normalde bu donanım düşük devirlerde oldukça zor çalışır, BMW işi çözmüş, 3 bin devir/ dakikanın üzerinde motor cansız da olsa şak şuk vitesi yukarı doğru değiştiriyor.

 

Sele çok rahat. Büyük boyutta adam için bile yeteri kadar yer var. Arkaya doğru kayarak mümkün olduğunca yatık poziyon alıyorum. Rüzgar koruması pist için yeterli. Vitesleri büyütüp hızlanıyorum. 200’lü hızların üzerine rahat çıkıyor. Frenlerin dozajı mükemmel, ilk aşamada fazla hırçın değil, daha sonrasındaysa üzerinden fırlatacak kadar güçlü. Yani, çok hızlıysanız ve de frene fazla asılıyorsanız, sizi hemen durdurabilecek kadar güçlü, ama hafif frenajda oldukça yumuşak. Üzerinde hareket etmek çok kolay. Deponun tutunma yeri bana pek uymadı, ama nefret ettirecek kadar da kötü değil. Motorun harika mat boyası biraz kaymanıza sebep oluyor, dolayısıyla piste girecekseniz bir kaydırmaz (mesela stompgrip) alıp depo ve diz bölgesine yapıştırmanız iyi olabilir. Bacaklarınız hemen arasındaki 17 litrelik depo pist kullanımında biraz hızlı tükendi, 10 litre ile 120-150 kilometre yapabilecek gibi bir hesap yaptım. Pistteki diğer motor RSV4 ile karşılaştırıldığında, S1000R çok yumuşak, rahat, konforlu bir motosikletti. Her tarafını ayrı ayrı ayrı ayarlayabileceğiniz süspansiyonlar, standart ayarda hem pistte, hem de yolda çok iyi iş görüyorlar. Pistte gazlarken yolu tutup korkutmuyor, yolda da belli seviyede yumuşak bir konfor sağlıyor.

 

İlk Sürüş Kararı

 

Son dönemde binme fırsatı bulduğum çıplak süperspor motorlara S1000R da eklenince kafam karıştı. Hemen hemen aynı fiyattaki Monster 1200S, bu motora göre daha sesli ve daha karizmatikti. Ama BMW de ona göre daha yumuşak ve oturuş poziyonu kıyas kabul etmeyecek kadar rahat. Henüz Tuono V4 ve Duke 1290 kullanma şansımız olmadı, ama RSV4 maceramızdan yola çıkacak olursam; Tuono V4; BMW ve Ducati’ye göre biraz daha takırtılı ve vahşi olabilir. Bunların arasında en vahşisi ise Duke 1290, sanıyorum.

 

Son tahlilde, BMW yine harika bir iş çıkartmış. Honda çıplak binliğinin yumuşaklığını, Ducati Monster’in havasını, kendi S1000RR’ının motorunu, güzel bir tur motorunun ergonomisini işte bu motorda S1000R’da toplamış. GS’le dünyayı dolaşmaktan sıkılıp başka maceralar arıyorsanız, piste de giren, uzun yola da giden bu alet tam size göre.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Marc Coma

Bimota Tesi 3D Naked

REKLAM