in

Çanlar Kimin İçin Çalıyor!

Türkiye ekonomisinin büyümesine katkı sağlayan siyasi istikrar ve sıcak para politikası, yerini siyasi kaosa ve dizginlenmekte zorlanan döviz kuruna bırakınca ithalata bağımlı motosiklet sektörümüzde tehlike çanları çalmaya başladı.

2006 yılındaki gibi olmasa da motosiklet sektörü, özel bir çaba sarfetmeden, düşük düzeyli bir iletişim faaliyetiyle son birkaç yıldır belli bir büyüme trendi içine girmişti. Motosiklet satın alanlar, arkadaşlarını da ikna ediyor; eldeki 650 cc üstü motosikletler birer ikişer gidiyordu. Zaten fazla da bir motosiklet getirilmediği için “yok satmanın” keyfi sürülüyordu. Özellikle e-ticaretin ve evlere servisin yaygınlaşmasıyla olağanüstü büyüyen kurye sektörünün doymak bilmez motosiklet talebi de 650 cc altı motosiklet satışlarını pompaladığı için sektör, tatlı rüyanın mahmurluğu içinde kendi küçük dünyasında yuvarlanıp gidiyordu.

Süphesiz her firmanın kendine göre bir hesabı var. Onu gerçekleştirmek için çaba harcıyorlar ve bunda başarılı da oluyorlar. Peki ama tüm firmalar satış hedeflerini gerçekleştiriyorsa neden motosiklet sektörü yıllardır ama yıllardır arzulanan büyüme rakamlarına erişemiyor?
Kapımıza dayanan kriz, bu soruyu yanıtlamak için bir vesile olsun ve üzerinde biraz düşünelim. Neden acaba? Oysa ülkemizde motosiklet kullanımını artıracak, onu cazip kılan birçok faktör var. Dünya ortalamasının üstünde genç nüfusa sahibiz. Mevsim şartları itibarıyla şanslı bir coğrafyadayız. Ki İngiltere bizden binbeter bir coğrafyada olmasına rağmen, kıyas kabul etmez bir üstünlüğe sahip bu alanda. Benzin desen, insanlara abarttı gibi geliyor ama gerçeğin ta kendisi dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz. Trafik keşmeseşi her geçen gün insanı çileden çıkaracak boyuta ulaşıyor. Gün geçmiyor ki trafik nedeniyle işlerimiz aksamasın, okula geç kalmayalım, sınav kaçırmayalım. Vergilerden şikayet ettiğinizi duyuyorum. Asıl sorun vergiler mi; vergiler düşük olsa ne güzel olurdu, öyle değil mi? Kesinlikle çok güzel olurdu, ama benzeri vergilere maruz kalan otomobiller gayet güzel satılıyor; ne iş! O zaman sormak gerekmez mi, “Neden Motosiklet Satışları Düşük Kalıyor?” Türkiye’de halk motosikleti sevmiyor da ondan olmasın sakın? Hiç sanmıyorum; milyonlar motosikletin üstüne hayatlarında hiç oturmadı ki, o “özgürlük duygusu”nu hiç yaşamadılar ki, sevmesinler motosikleti. Öyle bile olsa, bu bir algı sorunudur ve tedavisi de bir o kadar kolaydır.

Evet, sektör için çanlar çalıyor; şimdi tatlı rüyadan uyanıp karar verme zamanı! İyi düşünün ve geç olmadan kararınızı verin. Sezon açılışı olan motosiklet fuarına beş kala ortaya çıkan bu krizi de öncekilerde olduğu gibi içe kapanıp küçülerek mi geçireceksiniz; yoksa yaşanan onca kriz deneyiminden yola çıkarak “akıllı bir iletişim stratejisi”yle krizi fırsat mı dönüştüreceksiniz.

Akıllara düşebilir, onca lafı motosiklet sektörüne niye mi ediyoruz? Çünkü motosiklet sektörü büyüsün istiyoruz. Büyüsün ki, motosiklet kültürü kendisini geliştirebilecek bir ortam bulabilsin; büyüsün ki kullanıcılar daha avantajlı şartlarda motosiklet ve aksesuarlarına kavuşabilsin; büyüsün ki siyasi otorite, motosiklet dünyasının taleplerini ciddiye alabilsin; büyüsün ki güdüklükten bir adım öteye gidemeyen motosiklet sporu gelişebilsin; büyüsün ki, motosiklet dünyası özgürlüğün tadını çıkarabilsin.

Motorunuzun ve yaşam sevincinizin hep “on” olması dileğiyle…

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Café Racer Dönemi!

Daraldım Bak, Patlayacağım Şimdi!

REKLAM