in

Doğa Afet Sırasında Motosiklet Sürebilir miyiz? Neler yaşadığımı anlatmak istiyorum…

Yazar: Pervin Ozulu

Artık doğa afetlere alışmamız mı gerekiyor? Ya motor sürerken aniden yakalanırsak?

Çaresizlik yaşanıyor, baştan
kaybediyoruz zaten, çünkü doğanın gücüne karşı gelemeyiz, sadece bitmesini
bekleyebiliyoruz. Sığınacak bir yer bulabilirsek “Ne mutlu bize”.

 

Sık sık yaşamaya başladığımız bu trajik iklim bozuklukları
hepimizi çok endişelendiriyor. Sanırım artık her an her yerde karşı karşıya
kalabileceğimiz ihtimali göz önünde bulundurmalıyız. Her afetin şiddeti ve
şekli birbirinden farklı olabilir, sebebi ne olursa olsun  malımıza hatta canımıza zarar gelmektedir. Öngörülemeyen
şekliyle tekrar başka bir güne damgasını vurabilir.

 

Nasıl önlem alınabilir ki?

 

Hava durumlarını, uyarı haberlerini çok daha ciddi ve sık
sık takip etmemiz gerek. Aslında fazla bir önlem alamayız, çünkü afet sırasında
hele ansızın yakalandığınızda elden fazla bir şey gelmiyor. Yağmurluğunuz yanınızdaysa
bile onu giyebilecek bir an dahi bulamıyorsunuz ve iş işten geçmiş oluyor, denize
düşmüş gibi oluveriyorsunuz. Islanmak veya ıslanmamak mevzu bile olmuyor o
anlarda, canınızı kurtarmakla meşgulsünüz çünkü.

 

Bence en önemlisi çok soğukkanlı olmak, panik yok, çok
korkmak yok. Korku kontrolü kaybettirir ve karar verme potansiyelinizi
iptal edebilir. O nedenle mümkün olduğunca sakin kalabilmeliyiz.
Tecrübelerinize odaklanın, kendinize ve motorunuza güvenin. İlk etapta çevrenizde
sığınma imkanlarını görmeye çalışın. Sığınacak bir yer buluncaya kadar yola
devam edin, fakat bu mümkün değil ise durun. Bırakın motoru ve trafikten
uzaklaşın. Gidin güvenli bir yerde saklanın. Yol kenarlarında öylece durmak çok
tehlikeli, dörtlüleri bile yaksanız, panik olmuş insanları unutmayın, algılama
minimum seviyede olacaktır ve görüş mesafesi sıfır ise motor hiçbir şekilde
görünmez.

Doğa Afet Sırasında Motosiklet Sürebilir miyiz?  Neler yaşadığımı anlatmak istiyorum… 1. İçerik Fotoğrafı

Fırtınalı yağmurda göz gözü görmeyen anlarda arabaları, yeri zemini
bile zor görüyoruz. Ağaçlardan çatılardan kopan parçalar, kocaman dallar,
levhalar ve etrafta savrulan cisimler çok tehlikelidir. Sel de var ise, suyun
içinde size çarpabilecek büyük parçalar olur. Sel suların içinde sürüş yaparken
zemini görmeden ilerlemek zorundasınız, taş kaya tümsek veya çukur olma ihtimalini
unutmayın. Etrafa savrulan suya çok fazla odaklanmayın, kendinizden çok
daha yükseklere çıkınca sanki daha da gömülüyor muşsunuz hissi oluyor. Sakin
kalın, korku her şeyi daha zorlaştırır sadece. Yanınızdan geçen arabalardan üzerinize
fazlaca su sıçrar, o an önünüzü göremezsiniz ve sel dalgaları üzerinize
yönlenir. Fırtına da var ise onun etkisiyle de sağ sola itilirsiniz…

Kısaca çok
ciddi bir durumla karşı karşıya kalıyoruz.

 

Istanbul, 27 Temmuz 2017

 

Son yaşadığımız felaketin sabahı ve akşam saatlerine kadar
her şey çok normaldi. Ben o gün sabah dişçideydim, iş yerime hızlıca varabilmek
için motorla yola çıkmıştım. Kimse keyifle dişçiye gitmez, ama motorumla
gittiğim için çok keyifliydim, enerjik ve eğlence modundaydım. Dişçiden işlem
bittiğinde işe giderken yoldan arkadaşlarıma tatlı aldım, sanki uzun yoldan veya
tatil dönüşünden geliyormuş gibi. Mesai arkadaşım Tülay’a “Etek giymeseydin
bugün seni iş çıkışı motorla eve bırakırdım” diye takıldım. Kendisi motora hiç
binmemiş, “binmek istiyorum” mevzusu bile olmamıştı bugüne kadar, hatta “Asla
binmem.” diyenlerden.

Ona rağmen teklifim kanına girmişti ve korktuğu halde binme
isteğini gözlerinde gördüm. Ona bir pantolon buldum ve artçım oldu,
heyecanından mesainin bitmesini bile bekleyemedi, çalışacak durumda değildi
artık, hemen yola çıktık. 40 dakikalık sürüş ile ona motor sevdasını en güzel
hali ile aşıladım. Saat 17:00 de onu evine bıraktım, hava güneşliydi ve sitenin
havuzu bile dopdoluydu.

Doğa Afet Sırasında Motosiklet Sürebilir miyiz?  Neler yaşadığımı anlatmak istiyorum… 2. İçerik Fotoğrafı

Kozyatağı’nda ufak bir işim vardı, onu hal etmek için fazla
durmadan yola devam ettim. Ataşehir bağlantı yollarındaydım, fena yoğun bir
trafik vardı. Saat 18:00’e doğru gökyüzü çok garip kararmaya başladı, simsiyah ve
korkunç oldu ve birden gece olmuştu.

 

O an kıyamet gibi anlar başlamıştı.

 

3 şeritlik yoldaydım, hınca hınç arabayla doluydu, emniyet
şeridine geçtim. İlk başta birinin üzerime taş attığını sandım, bir afete
yakalandığımı anlayamamıştım henüz. Bacağıma kocaman bir cisim vurup canımı
acıtınca etrafa baktım, kim attı bunu diye. Bakınırken bir taş daha denk geldi,
sürüşe devam ediyordum, dehşet bir fırtına başlamıştı, anında sırılsıklam
ıslanmıştım. Omuzuma önüme motorun üzerine “tak tak” daha fazla cisimler vurunca
durdum, fırtınadan sürüşe de devam edemedim zaten, bariyerlere doğru savruldum.
Durduğumda yerden o taş sandığım şeyleri elime aldım, kocaman kayısıdan da
büyük, irili ufaklı girintili çıkıntılı acaip buz kütlelerini görünce şaşırdım
kaldım. Fırtına ve dolu yağış hız kesmeden devam etti, ayakta bile duramıyordum,
motoruma tutundum, korunmaya çalıştım. Birileri sanki bilinçsizce etrafı silahla
tarayarak mermileri boşaltıyordu.

 

İyi ki o an durmuştum, çünkü fırtına iyice şiddetlenmişti ve
beni savurdu, yağmur yere paralel aşağıdan ve yukarıdan her taraftan geliyordu.
Kapalı kaskın altından sular yüzüme geldi, vizörü açtığım an yüzüme buz
parçaları vurdu, canım yandığı için ve gözlerime de geldiği için kaskı kapalı
tuttum ama hiçbir şey göremiyordum o şekilde. Ayaklarımın altında sular
yükselmeye başlamıştı ve çamurlu su kuvvetlendikçe buradan gitmem gerektiğine
karar verdim. Seviye yükselirse şiddeti de artar, zaten 3 şeritli yolun
korunmasız kenarında durmak çok tehlikeliydi, devam etmeliydim.

Motoru
çalıştırdım, sürüşe başladım, fırtınalı yağmur beni savuruyordu ve karanlık
yüzünden hiçbir şey göremiyordum, araçların bulanık ışıklarını seçebiliyordum
sadece. Buz parçaları üzerime vurdukça canımı acıtmaya devam etti. Önümü biraz
daha net görebilmek için kaskın vizörünü açtım, ama yüzüme ve gözlerime yine
onlarca dolu vurunca hemen kapatmak zorunda kaldım ve o şekilde yarı kör sürüşe
devam ettim. Sular bileklerimin epey üzerindeydi ve gittikçe yükseliyordu, sürüş
dereden geçer gibiydi. Şartlarımı çok zorladım, belki yapmamam gerekliydi, sığınacak
yerim yoktu. Yılların tecrübelerine güvenerek yoluma devam ettim, başarmak istedim.
Sürüş bana göre olanaksız değildi, belime gelen sular yoktu, “Sürüşe devam”
dedim. Şartlar çok ağırdı, tereddüt olsaydı başaramazdım, tereddüt tıpkı korku
gibi cesareti ve başarıyı engeller. Yapabileceğimden emindim, yeteri kadar tecrübeliydim,
korkmadım, aynı zamanda mantıksızca cesur da olmak istemedim. Sürüş
imkansızlaşana kadar şartlarımı zorlamak istedim. Kuru kuru cesaret etmek böyle
bir durumda hiç mantıklı değil, sığınarak güvenli bir yerde beklemek elbette en
doğrusu. Yolda başka bir motorcu görmedim, yol kenarında terk edilmiş
motosikletler vardı. Sular durmadan şiddetleniyordu ve bazı kısımlarda yandan dalga
dalga akıyordu.

Yolu hissetmeye çalıştım, üzerime vuran buz parçaları canımı
acıtsa ve dengemi de bozsa da ben bunlara karşı dayanacağım dedim. Daha
geçenlerde sürüş esnasında tam boğazımın ortasından arı soktu, o an acıyla
irkilmedim, sakince sürüşe devam ettim. Acıya dayanıklıyımdır, elimden
geldiğince sakinliğimi korurum, kolay kolay pes etmem, ağrıyı dert etmem. Bu
yağmur sanırım arı sokmalarına iyi geliyor, boğazımda ağrı mağrı kalmamıştı.

 

Doğa Afet Sırasında Motosiklet Sürebilir miyiz?  Neler yaşadığımı anlatmak istiyorum… 3. İçerik Fotoğrafı

İstikametimi değiştirme fırsatını yakalayınca Fatih Sultan
Mehmet Köprüsüne giden yola saptım. Dolu yağışı bitmiş miydi artık devam mı
ediyordu hiç hatırlamıyorum bile, yolu seçebilmek, her şeyi görebilmek ve
maksimum dikkatimi sağlamaya çalışırken acıktığımı fark ettim. Evde pişirdiğim
zeytinyağlı nefis yaprak sarmalarım uçuştu gözlerimin önünde, nasıl canım çekti
anlatamam. Tane tane döne döne gördüm onları ve kokusu bile geldi burnuma.
Halbuki berbat bir koku vardı o pis çamurlu sular yüzünden. Can derdindeyken
yemek mi düşünülür? Bu hiç normal değil, kaskın altında sırıtmaya başlamıştım,
hem de fena titriyordum aslında, çünkü sırılsıklam ıslandığım için fırtınadan dolayı
da buz kesildiğim için titremeye başlamıştım.

 

Yağmur şiddetini kaybettiğinde suların içinden geçmek
alışkanlık olmuş gibi, hiç bir anormallik yokmuş gibi gözüme kestirdiğim
yerlerden akıcı şekilde yavaşlamadan geçtim. Derin ve uzun süren dere sürüşleri
eğlenceye dönüştü. Sular boyumdan çok daha yükseklere sıçrıyordu, off road
hallerindeydim, resmen eğlenmeye başlamıştım artık. Çamur banyosuyla gençleşerek
yeni yaşıma girdim adeta, çünkü birkaç gün sonra doğumgünüm.

 

Afetle yaşadığım sürüş bana bir doğumgünü hediyesi verdi,
yeni hayat tecrübeleri armağanım oldu.  

 

Bulduğum ilk benzin istasyonunda durdum, hem benzin aldım
hem motorumu kontrol ettim. Yürürken ayakkabılarımdan etrafa sular fışkırıyordu,
her tarafımdan çamurlu sular akıyordu. Kendimi çok süper hissettim açıkçası,
halimle gurur duydum, manyak mutluydum, zafer bayrağını kapmıştım. Bu sırılsıklam
halimle bir saat daha sürüş yaptım o akşam.

 

Motorumu da tebrik etmek istiyorum, büyük bir başarıya beraber
imza attık. Zaten gezilerimden dolayı enduro moduna alışmıştı ve bugün
yaşadıklarımız bunu daha da pekiştirdi.

 

Genel olarak o gün trafikte arabalardan bire bir hiçbir tehlikeli
durum yaşamadım. Suyla dolan yolda arabaların arasından ve yanlarından geçerken
kimse tarafından zorluk yaşamadım, bu çok dikkatimi çekti açıkçası ve teşekkür
etmek isterim. Sadece bir kez uzun ve derin bir su birikintisinden geçerken bodoslama
tam yanımdan geçen bir araç tehlike yarattı. Üzerime ve önümü komple kapatacak
kadar çok su sıçrattığı için ve suyu bana doğru şiddetle dalgalandırdığı için
onu kornaya basarak uyardım. Gülümseyerek “Görmedim, pardon” işareti yaptı ve cep
telefonunu gösterdi aracın içinden.

Ne diyebilirim ki… yine bencil ve sorumsuz bir insan
davranışı, afet zamanında bile…

 

Zaten yaşadığımız bu sıkıntılara ve doğanın intikamına kendi
çıkarlar peşinde olan böyle sorumsuz insanlar neden olmadı mı…

Doğa Afet Sırasında Motosiklet Sürebilir miyiz?  Neler yaşadığımı anlatmak istiyorum… 4. İçerik Fotoğrafı

 

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Güle Güle Barkın!

Held Hashiro Yazlık Deri Ceket

REKLAM