Menu
in

Gazipaşa, Alanya Notları

Yazar:

Gazipaşa, yıllardır yapılacağı
üzerine konuşulan ve nihayet
açılan Alanya’ya yakın bölgedeki
havalimanının ismi. Tıpkı
İstanbul Sabiha Gökçen gibi
sanki şehrin içindeki bir sokağın genişletilmesiyle
yapılmış bir alan gibi. Buraya gelişim ve gidişim
gece ve sabaha karşı saatlerde olduğu için daha
fazla detayı şimdilik veremeyeceğim.

Yavuz Taşkıran

Motoron Dergisi Yazarı

Gidişten başlarsak, bizi taşıyan uçağımızın 20:50 civarında kalkması gerekirken 22:30’da havalandık. Gazipaşa’ya indikten sonra klasik transfer otobüsü ile Mahmutlar’a kadar gelişimiz ve ardından sokak ortasında bırakılışımız. Neyse ki, o bölgenin taksi çağırma zili düğmesi imdadımıza yetişti. 5 dakika içinde gelen taksi, yine o kadar süre içinde tepeye konuşlanan otelimize bizi bıraktı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sabah kahvaltı sonrasında Türkiye’nin dört bir tarafından gelen motosiklet kulüplerinin başkanları ile istişare toplantısı başladı. Lisansların çıkarılması, sigorta tartışmaları, pist yarışları, dragta karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri, motokrosta yapılan yarışmalar, motosiklet antrenörlük kursu gibi çeşitli konularda kulüplerin sorunları ve talepleri TMF’nin yöneticileri tarafından kayıt altına alındı.

 

 

Akşamında ise gerçekten güzel karelerin ve anıların yer aldığı bir şampiyonlar gecesi yaşandı. Her sınıf ve kategorideki sezonun ilk üçe giren sporcuları bu defa çok farklı bir formatta hazırlanmış plaketlerini aldılar. Bir dosya görünümündeki alüminyum madeninden yapılmış bu ödüller katılanların beğenisi ile karşılandı. Keza benzer anı malzemeleri kulüplerimize de takdim edildi. Kulüp başkanlarımızın isim ve soyisimlerinin baş harflerinin bulunduğu kol düğmeleri verilen hediyeler arasındaydı. Düşünenleri ve bunu sağlayanları kutluyorum.

 

 

Pazar gününe geldiğimizde planlı bir toplantı olmayınca kendimizi Alanya merkeze atıyoruz. Kış günlerinde Alanya çok daha güzel… Çok eski yıllarda plaj hentbolu, plaj voleybolu, triatlon gibi sporlar nedeni ile çok sık ziyaret ettiğim bu şirin şehir, sakin şekilde turizm tartışmaları ile zamanını geçiriyor. Esnaf, Rus turistlerin gelmeyecek oluşu endişesini, söz birliği etmişçesine aynı cümleleri sarf ederek özetlemeye çalışıyor. Ama bunların yanında motosikletlerine binmiş, günlük yaşamdaki işlerini bu harika araçlarla sağlayanları görmek başka bir tat. Alanya kış günlerinin ılıklığında motor kullanmayı sürdürüyor.

 

 

Buraya kadar her şey harika görünüyor. Ama akşamında İstanbul’a uçmak için uçuş zamanımıza yakın süre içinde geldiğimiz Gazipaşa Havalimanı’nda işler beklendiği gibi gitmiyor. 22:45 için verilen kalkış saatinden neredeyse iki saat öncesinde havalimanına geldik. Birinci kontrolden geçtikten sonra kolay şekilde biniş kartlarımız aldık. Bekleme salonuna geçtik ve İstanbul’dan gelen sporcu ve yönetici arkadaşlarımızla koyu sohbetlere daldık.

 

 

O kadar ki, saat 01:30 olmuş hâlâ konuşmaya devam ediyoruz ve bizi taşıyacak uçak henüz ortalıkta yok. Arada, büyük bir gürültü duyuyoruz “Hah, uçak indi” diyenler oluyordu. Ancak bu sesin sağanak yağmurun terminalin çatısında yarattığı sesten başka bir şey değildi. Acıkanlar, susayanlar derken yanımızda bir beyefendinin bir torba yerli muz ile oturduğunu fark etmemiz gecikmedi. Ona yaklaştık, nelerle uğraşıyorsunuz derken hepimiz şok olduk! Kendisinin, tek günlük seyahatler yaparak Türkiye’nin havalimanı olan her yerine gidip, oranın en güzel yemeklerini yedikten sonra evine döndüğünü öğrendik. Üstelik çok iyi fiyatlardan bulduğu uçak biletleriyle… Kahvaltı için Van, kebaplar için Gaziantep, balık için Trabzon ve daha nerelere gittiğini bilseniz, sizler de bizim kadar şaşırırdınız.

 

 

Havalimanı arkadaşımız Vedat Şahin, oralara nasıl gittiğini ve neler yediğini anlattıkça biz motorcuların ne hale geldiğini anlatamam. İş, motorlar ve motosikletlerden başlayınca, bu defa biz motorcuların nerelere gittiklerini, neler yaptıklarını ve doğal olarak neler yediklerimizi anlatınca olayın şekli değişti. “Nerden bileyim sizin gezi yaptığınızı” dedi. Yapacak bir şey yoktu o anda. Çantamdan çıkardım dergimizi ve “Buyrun kardeşim size hediye ediyorum, içinde gezi yazıları da bulacaksınız” dedim. Ve bu tabloyu ölümsüz bir kareye çevirdik. O ve ben, Gazipaşa Havalimanı’nda sabaha karşı saat dörde doğru dergimizle birlikte poz verdiğimiz fotoğraf böyle ortaya çıktı. Ona en geç Mart 2016 sayısında kendisini MotorOn okurları ile tanıştıracağımı söyledim ama bir koşulu öne sürerek: “Artık sen de motor ailesine katılacaksın.” Hatta “E n kısa sürede bir motor alıp bu seyahatlerini motorla yapacaksın” telkinlerinde bulunarak.

 

 

Dünya küçük sevgili okurlarım. İki teker aşkı bizi her tarafa sürüklüyor. Ama biz, başkalarını da bu aşkın içine çekmeliyiz. Bugün uçakla gezen, yarın motoruyla neden gezmesin ki??

Cevap bırakın