Menu
in

Giysili Honda CBR650F, Çıplak Kardeşi CB650F’e Karşı

Yazar: Sinan Özgen&Volkan Kenaroğlu

Honda 2017’de Euro 4 için yaptığı değişikliklere ek olarak bu aletleri baştan ayağa tekrar ele almış. Gerçekten de iddia ettikleri kadar iyiler miydi, aldık, sürdük…

Honda’nın 1998, 2003 arasında ürettiği 600’lük Hornet’ten sonra gelen 4 silindirli 650’likler, Hornet’e göre düşük olan güçleri (102’den 87’ye düşmüştü) ve daha narin yapıları ile Avrupa’da eskisinin yerini hemen alamamışlardı. Her ne kadar yeni nesil sürücülere uygun uysal biçimde tasarlanmış, az yakar hale de gelmiş olsalar, 650’lik CB’ler ilk bakışta yürekleri eskisi kadar hoplatmayı başaramamıştı. Honda şimdi Euro 4 için yaptığı değişikliklere ek olarak bu aletleri baştan ayağa tekrar ele almış. Gerçekten de iddia ettikleri kadar iyiler miydi, aldık, sürdük…

Honda Türkiye iki yıldır üst üste satış rekoru kırmasının da etkisiyle, satışa sunduğu bütün modellerden birer test motoru açmış. Her hafta sonu Türkiye’deki bir başka bayisinde test amaçlı dolaşan motorlardan ikisini, bu yıl tamamen yenilenen CB650F ile giysili abisi CBR650F’i test için aldık ve 1000 kilometreden fazla test ettik. Daha önce CB500 ikilisi ile yaptığımız İstanbul, Domaniç, Simav, Salihli rotasını tekrar ettik. 90 beygir civarına yükselen gücüyle 650’likler hem boyutları hem de gücüyle tatminkar bir performans gösterdiler.

Euro 4 normuna sahip yeni 650’lik serisinde yeni boya ve desenler, CB500’e benzeyen agresif çizgiler, Showa’nın enfes SDBV biçiminde kısattıkları çift valfli ön süspansiyon, 3-4 beygir güçlenen motor, daha yakın vites aralıkları, çok çalışılmış egzoz ve çıkarttığı ses ön plana çıkıyor. Baharın yeşilliği ve güneşin ışıldaması ile birlikte gazı mümkün olduğunca açıyoruz.

Etap 1; Japon Kalitesi, Tayland Üretimi

Giysili test motoru nefis bir mat siyah, çıplak olan model ise kırmızı gri bir renge sahip. Motorlarla Ataşehir’den yola koyulup motor için oldukça ucuz olan Eskihisar feribotu ile Topçular yakasına geçiyoruz. Buradan gazlayıp yeni otobana çıktık. Honda nefis bir süspansiyon yapmış, çok para verilip alınabilen pahalı opsiyonel süspansiyonlardan çok daha iyi hissettiriyor. Hem Karamürsel’in bozukça ana yolunda, hem de Gemlik’e inen otobanda CBR650F hem oturuşunun rahatlığı, hem de süspansiyon konforu ile “işte bir motosiklet böyle olmalı” dedirtiyor. Otoban üzerine “Oksijen” adı verdikleri mola ve benzin istasyonları kurmuşlar. Benzin alıyoruz. Yüksek hızlarda tüketim ortalama 6litre/100km gibi değerlere geliyor.

Benzincide verdiğimiz molada motorun gidon boynuna asılmış olan bilgilendirme plakasına gözümüz ilişiyor; “Made in Thailand, Honda Motor Company”. CB500’de olduğu gibi bu motorun da Honda’nın Asya fabrikalarında üretiliyor oluşu yeni değil. Tayland üretimi olması aracın kalitesinden ödün vermesini gerektirmiyor, aksine her noktasında üzerinde çok çalışıldığı belli oluyor. Egzozun nefis görünümlü çıkışı, motor bloğunun magnezyum bölümleri, Nissin fren kaliperleri, siyah mat boyanın kalitesi hemen kendisini gösteriyor.

Çıplak CB’de ise göze hemen çarpan detaylar daha agresif çizgilere sahip yan hava emiş noktalarını kapatan kapaklar oluyor. Boyasının kalitesi de harika görünüyor. Her iki motorda da japonlar ergonomiye çok çalışmışlar. Çıplak olan model yeterince büyük deposu, rahat ve dik oturuş pozisyonu, ayaklıkların süper konumlanışı ile tam bir sokak savaşçısı olmuş.

Oksijen Molasından çıkıp gazlıyoruz. Yeni otoban gişeleri motosikletler için bir eziyet noktası. İki araç arasında 10 metre bırakılması gerekiyormuş, biz 5-6 motor gişenin yanına doluşunca gişe görevlisi ne yapacağını şaşırıyor. Böyle olunca sistem sadece en öndeki HGS-OGS’yi okuyormuş, gerisini okumuyormuş. Gişe kulvarına gelmeden geride beklemek lazımmış. Bunu da öğrenmiş oluyoruz. Sistem kafasına göre kimimizden 12,80, kimimizden 11,20 tahsil ediyor, HGS’ler okumuyor, paralar çıkartılıyor, 6 motorla geçmemiz yarım saati buluyor. 1 Mayıs tatili için İstanbul’dan kaçanlarla birlikte gişelerde enfes bir kalabalık oluşuyor. Ben yerde motorcuların düşürdüğü 1 liralardan oluşturduğum kumbara parası ile ödüyorum ücreti.

Bursa, İnegöl üzerinden Domaniç Tavşanlı istikametine sapıyoruz. Honda’lar alt devirlerde şimdilerin 800-900’lüklerine göre zayıfmış gibi hissedilseler de yukarlarda oldukça canlı ve akarcasına ilerlemeye fırsat veriyorlar. Domaniç’e varmadan bir dağ geçidinde yemek molası veriyoruz. Mola yerini işletenler Afgan’lılar…

Etap 2, CBR650F, Adeta sıralı 4 silindirli bir VFR

Yemekten sonra CBR’ı ben alıyorum. Oturuş pozisyonu Honda’nın müthiş sportif tur motoru VFR’yi andırıyor. Elbette farkları var; ona göre çok daha hafif ve çok daha kolay manevra yapabilen hafif bir versiyonunu andırıyor. Sıralı 4 silindirli oluşu da güzel bir devirlenme ile yolda virajlara atılmasına izin veriyor.

CBR’ın bu yıl iki rengi var; mat siyah kaliteli boyasıyla kendisini hemen gösteriyor. Diğer rengini de internetten gördük, CBR600RR ve Fireblade Standart modelden tanıdığımız siyah çizgileri olan kırmızı renkli versiyonu da çekici görünüyor. Motorun ön farı tamamen yeni, tamamı LED aydınlatmadan oluşuyor. Arka stobun da LED olması ile motorun üzerindeki elektrik yükü oldukça azaltılmış görünüyor. Ön karenaj da tamamen yeniden ele alınmış. Ayaklıklar civarında ufak bir titreşim hissedilse de karenajın hiç bir yeri, hız ne olursa olsun, titremiyor. Bu da sürücüye en yüksek hızda bile güven veriyor. Yarım gidon bağlantıları ile sportif sürüşe çok uygun olan bu motor aynı zamanda sürücüsünü de dış etkenlerden iyi koruyor. Bu özellikleriyle tam bir spor tur motoru havasına sahip. Yolcu elcikleri ve selesi de, denemedik ama, iyi görünüyor.

Etabın ikinci bölümünde Domaniç, Tavşanlı üzerinden Balıkesir yoluna çıkıyoruz. Harmancık yönüne döndüğümüzde 650’liklerle adeta çoşmak mümkün. Gazlayıp Harmancık’tan güneye Simav’a döndüğümüzde işte o çok sevdiğimiz inişli çıkışlı yollara kavuşuyoruz. Virajlar dar veya geniş, CBR için farketmiyor. Vites göstergesinin olmaması çok önemli değil ancak olsa fena olmazdı diye düşünüyoruz. Viraj çıkışlarında gazı tam açıyoruz. CB’yi kullanan Volkan’ın da dediği üzere “Honda gaz kolunun içine çaktırmadan çekiş kontrol koymuş” durumu var. Güç o kadar kontrollü geliyor ki gazı kontrolsüz de açsanız tehlikeye düşmeden ilerlemeye devam ediyorsunuz. Simav’a inen yolun dar virajları, virajın hemen öncesinde fren ve sonrasında gaz açmalar gerektiriyor. Bütün rotanın en heyecan verici bölümü burası olsa gerek. Dar köy yolları ve Honda’lar, bir motorcunun isteyebileceği her türlü keyife sahip… Simav’a yakın bir noktada köy kahvesinde mola veriyoruz.

CB650F, Volkan’ın görüşü

Yeni CB, selefine göre biraz daha fazla güç üretirken, değişikliklerle daha da yetkinleşmiş. Üstelik çok hoş bir sesi var. Diğer tüm Honda motosikletleri gibi oldukça iyi biraraya getirildiğini hissettiriyor. Dinamik çizgileri karakterini tamamlıyor. Dört silindirli motoru çok yumuşak bir sürüş sağlıyor. Kolayca devirleniyor. Amortisörleri çok iyi çalışıyor. Frenleri oldukça tatminkar ve iyi dozajlanabiliyor. Lastik sübaplarının yana doğru konulması, lastik havalarını tamamlamayı oldukça kolaylaştırıyor. Daha geçirgen bir motor emiş ve egzoz sistemi sayesinde 3kW daha güçlenen CB, 41mm’lik yeni Showa amortisörleri ile yola iyi tutunabiliyor. Selesinde uzun saatler geçirilebillir. Yeni gidon ile birlikte biraz daha öne doğru bir sürüş pozisyonu mümkün oluyor.

Özellikle dar virajlı dağ yollarında tüm sürüş özelliklerini bir arada değerlendirme fırsatımız oldu. Son derece yumuşak, tahmin edilebilir ve keyifli bir sürüşle eğlendik. Özellikle dörtbin devirden sonra yüksek frekanslı titreşim dikkat çekici olabilir. LED farları ile hem önden hem de arkadan görünmeyi kolaylaştırıyor. Kolay okunan, ihtiyaç duyulan bilgiye en hızlı ve sade şekilde erişilebilecek kokpiti ilk bakışta çok dikkat çekmese de, pratik olarak çok kullanışlı.

Her işi yapabildiğim motorları çok seviyorum. Hızlıca şehiriçindeki işlerimi halledebileceğim, haftasonları günü birlik heyecanlı sürüşler yapabileceğim, fırsat olduğunda uzun boylu turlara çıkabileceğim ve tüm bunları yaparken mümkün olan en az şekilde taviz vereceğim bir paket oldukça çekici. CB tüm bu ihtiyaçları gayet vakur şekilde karşılıyor.

Etap 3, Simav’dan Salihli’ye

İşte 3 etabın en gazlanabilecek bölümü… Yol koşulları mükemmele yakın, bahar tam olarak kendini göstermiş, asfalt kalitesi fena değil. Motorların üzerindeki Dunlop’ları beğendik. 2014-16 arasında üretilen modelleri kullanma şansımız olmamıştı ama 2017’ler mühendislerin yazıp çizdiği üzere yukarıdaki devirlerde daha iyi kendisini gösteriyor. Euro 4’e uydurulmuş olmalarına rağmen gelen bu güç artışı ve 4 silindirli motor mimarisinin egzozdan çıkarttığı ses gerçekten harika.

Düşük devirlerde oldukça sakin olan motoru emekli gibi kullanırsanız yakıt tüketimi rahatlıkla 4 litreler civarına iniyor. 4 bin devir civarına kadar oldukça sakin olan motor 4 bin devirden sonra 90 beygir civarındaki gücünü hissettirmeye başlıyor. Eskiden Volkan ile ben Hornet kullandığımız için 4-6 bin devir arasında gücün bu şekilde gelmediğinden konuşuyoruz. Gerçekten de Honda mühendisleri düşük devirde de güç almak için bazı çalışmalar yapmışlar. Bu devirler arasında poponuzun altında ve ayaklıklarda hissedilen hafif titreşim tahminimizce hava kutusundan geliyor. Küçük bir böğürme-kükremenin bu şekilde hissedilmesini ben beğendim. 6.500 devir/ dakikadan sonra böğürme çığlığa dönüşerek 4 silindirin o nefis delirmesi ortaya çıkıyor. Hornet’te 10.500 devir dakikada gelen 6,35 Newton metrelik(Nm) tork bu motorda 8 binde 6,4 Nm biçiminde ortaya çıktığından gaz sürücüye daha doyurucu geliyor.

Demirci’den geçip Köprübaşı’na geldiğimizde bizi devasa baraj gölü karşılıyor. Göl çevresindeki virajlı yollar tam bu motorlara göre. Gazı bırak, frensiz yavaşla, virajda gaz açmaya başla ve uza! Salihli’ye indiğimizde bizi çeşit çeşit motorlar karşılıyor. R25, CBR250 ile bir ışıkta beraber kalkıyoruz. İyice parlamış şehir içi asfaltında arka lastik sarmaya ve patinaja başlıyor ancak bu bile son derece hissedilir ve kontrollü yapılabiliyor. “Bravo Honda!” diyerek Bozdağ’ın eteklerindeki bir otele yöneliyoruz. Bozdağ’dan inen MT-07’li grup teker yaparak karşı yöne devam ediyor. Günün sonunda 550 kilometre yapmış durumda, hiç yorulmamış ama gazlamaktan dörtköşe olmuş biçimde yatıyoruz yataklara.

Uyku Etabı, 4 silindirli rüyalar

Gece rüyamızda hiç sıkılmadan gazlayıp duruyoruz. Sıralı 4 silindirli motor mimarisinin getirdiği yoldaki akış hissiyatı enfes. Evet, en aşağılarda hala biraz boşluk ve hissiszlik var, ancak Volkan’ın söyledikleri kulaklarımda çınlıyor; “belki de adamların yapmak istediği budur”. Evet böyle düşünürsek, 4 bin devire kadar olan bu sakinlik ve yumuşaklık, yukarıda da dediğimiz üzere motorun gazına adı konulmamış bir çekiş kontrol yerleştirmiş edası veriyor. Bu sayede viraj çıkışlarında rahatlıkla gaz açıyor ve hala güvenli bölgede seyredebiliyorsunuz. Viraj çıkışında 4.500 deviri yakaladıktan sonra rahat rahat hızlanabiliyorsunuz. Ancak bundan daha aşağıda kalmak, özellikle 2. ve 3. viteste, viraj çıkışlarında yavaş kaldığınızdan gücün gelmesini beklemeyi gerektiriyor. Bu da Euro 4 kısıtlamalarının getirdiği özelliklerden bir tanesi. Bu durumlarda iki silindirliler bu noktadan daha kuvvetlice çıkabiliyorlar. Üç silindirlilerin de neden daha pahalı olduğu yine virajın çıkış noktasında daha iyi anlaşılıyor. Ancak üç silindirliyi viraj çıkış noktasında stabil tutabilmek için çekiş kontrol gerekirken, Honda’da bu tür bir masrafa gerek olmuyor.

Dönüş Etabı, Motosiklette Mükemmel Denge

Güzel ve ılık bir bahar akşamından sonra güzel bir sabaha uyandık. Bugünkü etapta çok beğendiğimiz lunaparktaki roller-coster benzeri mükemmel bir yoldan geçeceğiz. Honda’ların mükemmel dengesi ve çok beğendiğimiz ergonomisi sayesinde bir sağa bir sola yatmak çok basit. Sağa sola yatarken depoyu rahatça tutabilmek, motorun tahmin edilebilir hareketleri sürücüye büyük kolaylık sağlıyor. CB’lerin şasi geometrisi 500’lüklerde olduğu gibi 650’liklerde de bu sınıfta yaklaşılması zor bir mükemmelliğe sahip. En beğendiğim noktalardan bir tanesi de topukla motoru tutmak için yapılan ayaklıkların arkasındaki parçaların yerlerinin mükemmel bir yerde olması.

Bir önceki gün geçtiğimiz yol üzerinden Köprübaşı ve Demirci’den yukarı 100 kilometre kadar çıkarak Simav yönüne ilerliyoruz. Simav’a doğru dağdan iniş gerçekten de görülmesi gereken müthiş bir doğa ve görüntülere sahip. Simav kavşağına geldiğimizde 25 kilometre ötedeki Simav’a gitmek yerine Sındırgı, Balıkesir yönüne dönüyoruz. Geçen sene ufak tefek inşaatlerın ve tozun toprağın egemen olduğu yol şimdi son derece temiz ve görüş açık. İşte bir aşağı bir yukarı, bir sağa bir sola lunapark! Honda’lar müthiş iş çıkartıyor.

Standart Dunlop’lar fena iş çıkartmıyor. Bir önceki gün lastik basınçlarının 40-50 psi arasında olduğunu ve yoldaki hissiyatı tam alamadığımız fark ettiğimizde lastikleri indirmiştik. Bu sefer de motor epeyce sert hale gelmişti. Bunu gidermek için sabah erken vakitte lastikler soğukken havalarını ayarlamıştık. Çift etkili ön Showa süspansiyon gerçekten de iyi iş çıkartıyor. Hem sekmesi çok sert değil, hem de yol tutuşu sert bir süspansiyondan beklenecek kadar iyi. İddia edebiliriz ki orta sınıfta bundan daha iyi süspansiyonu üzerine para verseniz bulamazsınız. Honda’nın yeni Fireblade için kullandığı “Tam Kontrol” sloganı bizce CB650’ler için de son derece geçerli.

Sonuç

2014’te çıktığında çok da parlamamış olan CB650 serisi artık çok daha iddialı. Boyutları rakipleri gibi ufacık değil, CB650 karşısında Kawasaki Z650 veya Yamaha MT-07 küçük kalır. CBR650F ise oldukça çekici çizgilere ve son derece doyurucu son hıza sahip. 1000 kilometre sonrası pistte yaptığımız denemelerde CBR göstergede 248km/s. son hıza ulaşırken (tüketim 6,6litre/100km), CB de rüzgar koruması olmadığı halde 230’lu son hızlara gelebildi. 248’le giderken CBR’ın tabiri caizse milim kıpırdamadan “ip gibi” gitmesine hayran kaldık.

Fabrikasyon kalitesi, sportif görünümleri, mükemmel süspansiyonları CB serisinin en kuvvetli kalemleri. Bu arada mükemmel çalışan fren sistemini de unutmamak lazım. CB650’yi rakiplerden MT-07 ile karşılaştırdığınızda 6 bin liralık fiyat farkı varmış gibi görünüyorsa da, MT-07’nin CB kadar mükemmel bir süspansiyona ve frenlere sahip olması için bundan kat kat fazlasını harcamak gerektiğini de unutmamak gerektiğini hatırlamak gerekiyor. CBR650F ise kendi sınıfında adeta rakipsiz, 38 bin lirayı biraz aşan fiyatı ödeyerek sürücüyü her türlü dış etkene karşı iyi koruyan ve kolay gazlanılan mükemmel bir motosiklet alabileceğinizi söylemek yanlış olmaz.

Hiç mi kötü yönü yok derseniz, bizce 5-10 beygir kadar eksiği olduğunu söyleyebiliriz. Her iki motor da 10’ar beygir daha güçlü olup 100 beygir sınırını geçse, Honda satmaya, siz de almaya motor bulamazdınız diyebiliriz.

TEKNİK ÖZELLİKLER

CBR650F & CB650F

 

Motor: Sıvı soğutmalı, DOHC, sıralı 4 silindirli

Motor hacmi (cc): 649

Sıkıştırma oranı: 11.4:1

Yakıt sistemi: PGM-FI Elektronik Yakıt Enjeksiyon Sistemi

Maks. Güç (kW@dev/dak): 66 kW @ 11000 devir/dakika (89 PS)

Maks. Tork (Nm@dev/dak): 64 Nm @ 8000 devir/dakika

Şanzıman: 6 vitesli

Güç aktarımı: Zincir

Boyutlar (UxGxY) (mm): 2110 x 755 x 1145 mm

Sele yüksekliği (mm): 810

Yakıt kapasitesi: 17.3

Ağırlık: 213kg (CB650; 208kg)

Tekerlekler (Ön/Arka): 120/70ZR17 M/C (58W), 180/55ZR17 M/C (73W)

Süspansiyonlar (Ön/Arka): 41mm SDBV(Showa) teleskopik çatal/Ön yüklü ayarlanabilir amortisör

Fiyat: 38.600TL (CB650F; 36.700TL)

Distribütör: Honda Türkiye,

https://honda.com.tr

Cevap bırakın