Menu
in

Kader ve Gitmek Üzerin

Ünlü rallici RençKoçibey bir trafik kazasında rahmetli olduğunda elbette ki haddim olmayarak çok şaşırmıştım. Onun gibi bir ustanın başına böyle bir şeyin nasıl geldiğine inanmak zaman almıştı. Aradan biraz daha yıllar geçip hayat deneyimi artınca insan şaşırmamayı öğreniyor.

Sonra Kemal Merkit’in hayatını kaybettiği kaza beni derinden etkilemişti. Kendisini bir motosiklet duayeni ve aynı zamanda yaşam gurusu olarak tanımlıyordum. Aradan görece uzun süre geçtikten sonra Altın Elbiseli Adam Barkın Bayoğlu yine orada bulunmak dışında kendi hatası olmayan faktörler nedeniyle motosiklet kazasında hayatını kaybetti. Son olarak da Tek Teker Arif lakaplı Arif Razgatlıoğlu’nun Antalya’daki kazası meydana geldi.

Yazılarıma konu etmekten keyif aldığım, oğlunu da kendisi gibi profesyonel motosikletçi olarak yetiştiren üstadın da tek kabahati o kamyonet yola fırladığında orada olmaktı. Belki sadece kaskının takılı olmamasını da buna ekleyebiliriz.

Ben kadere inanırım. Bir muhasebeciysen yaşamını ofiste kaybetme ihtimalin oranlar içinde en yükseklerden birisidir. Bir inşaat çalışanıysan başka tehlikeler bekler seni. Elbette herkesin amacı yatağında huzur içerisinde gözlerini yummaktır. Günümüzde onkolojik veya kardiyo sebeplere bağlı ölümlerin neredeyse yaşlılığa bağlı ölümlerin önüne geçmek üzere olduğu bir gerçek.

Kamuoyunun yakından tanıdığı bu güzel insanlar aramızdan ayrıldıkça toplumdaki motosiklet fobisi ve düşmanlığının arttığını gözlemlemek şaşırtıcı bir sonuç olmasa gerek. Algıda seçicilik tam olarak da böyle bir şey işte. Ünlü söz vardır; “İstatistik, bazı insanlar için yalan söylemenin matematik olarak kullanıldığı en önemli alandır” diye. Haliyle insanlar tanıdıkları motosikletçilerin aramızdan ayrılmasından kimse yalan söylemese de algı sıçramasıyla başka bir gerçek dışı istatistiğin içerisinde buluyor kendini. Birkaç rakamla size cam silmenin daha tehlikeli olduğunu da yalan söylemeden sadece algılarınıza istatistik görselleriyle söyler ve ikna edebilirim.

Sevdiğimiz, bildiğimiz güzel insanların anısı önünde saygıyla eğilirken bana göre kaderin, başkasına göre şanssızlık veya kozmik başka enerjilerin sonucunda kaybettiğimiz bu insanlardan motosiklet aleyhtarı sonuç çıkartmak en azından kendimize haksızlık olur.

Elbette çok tehlikeli bir eylem motosiklete binmek.
Elbette kaza/ölüm oranı hele ülkemiz cangılında en yüksek ulaşım aracı motosiklet. Ama bunlar talihsiz dostlarımızın yarattığı tanınmışlık algısı üzerinden gereğinden fazla negatif etki bırakmamalı hiçbirimizde.

Çünkü hepimiz insanız ve en temel duygumuz da korku. Bu korkunun hiçbir zaman yok sayılmaması gerektiğini tekrarlamışımdır her zaman. Ama bu defa talihsiz konjonktür nedeniyle orantısız bir korku saldı içimize bu art arda gelen kazalar. Bunun; hem de tam sezonun bittiği günlerde ruhumuzda yarattığı baskıyı aşmamız gerek.

Çocukluğumda karanlıkta kalarak gençlik yıllarıma kadar yaşadığım ağır kekemeliğimi bir Şubat gecesi Fatih Camii’nin mezarlığında geçirdiğim birkaç saatlik dayatmayla sonunda aşmış birisi olarak ahkam kesebilirim ki üzerine gidin ve bu korkudan kurtulun.

Sonra; ister binersiniz, ister binmezsiniz.

Cevap bırakın