in

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme

Yazar: Pervin Ozulu

“Motora binmek istiyor musun?”
diye sorulur mu hiç? Bana her şeyi
de, ama bunu deme!

Kasım ayı… Güne güzel bir yürüyüşle başlamıştım, hava çok soğuktu, hatta kulaklarım donmuştu, eve döndüğümde öğleni geçmişti. Sanırım güzel kış havasından etkilendim ve kendimi mutfağa teslim ettim, havuçlu tarçınlı bir kek hamuru hazırlayıp fırına verdim. Aynı anda ocakta da keşkül pişirmeye başlamıştım. Evin içinde yayılan kokulardan iyice keyiflendim, soğuk havalarda evde bir şeyler yapmayı da çok severim. Kekin tadını merak etmeye başlamıştım, 40 dakikası kaldı derken telefonum çaldı. İzmit dolaylarındaki arkadaşlarım Karasu’ya gezmeye gidiyorlarmış ve benim annemde yani köyde (İzmit yakınlarında) sanmışlar , belki eşlik etmek isterim diye aramışlar.

 

 

 

 

“Motora binmek ister misin?” diye sordular. Kafam birden allak bullak oldu. Nasıl yani? Motora binmek mi, bana mı sordunuz bu soruyu? Ama kek koydum daha yeni fırına, kendimi yollarda gördüm bir an, fakat kek? Duruma uygun cevap verdim “Hayır, teşekkürler gelemem” dedim. Fakat suç işlemiş biri gibi fırına bakakaldım.

 

 

 

Arkadaşlar İstanbul’da olduğumu öğrenince “Hava çok soğuk ve İstanbul’dan bu saatte gelmeye değmez, yol fazla olur” deyip telefonu bu şekilde kapattık. Kendimi avutmak için Karasu’daki Acarlar Longozu’na da yeni gittiğimi düşündüm ve kekime odaklandım. Gidemem, gitmemem lazım, gitmeyeceğim diye diye beynim benimle oyun oynamaya başladı. Çünkü aynı anda gitmek için çözüm bulmaya çalışıyordum. Yine fırına bakıp durdum, nasıl gidebilirdim ki, keki beklemek çok zaman kaybı olacaktı, saat 14:00‘e geliyordu. O gün kış ayların ilk soğuk günlerinden biriydi, fırtına uyarısı da vardı. Garaj kapımın önünde park yapmayın levhalı kuka savrulup durdu ve sonunda güm diye demir garaj kapının üzerine devrildi. Sabit durur genelde kolay kolay bir şey olmaz ona, fakat o sert ve buz gibi fırtına her yerdeydi o gün. Yola çıkmamak için her şey mevcut gibi görünüyordu.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 1. İçerik Fotoğrafı

 

 

Gelemem dedimse de aklım kalmıştı. Fırındaki keke bakakaldım tekrar, pişmeye başlamıştı ve yavaş yavaş yayılan tarçınlı havuçlu kek kokusuyla önceki hafta Karasu’daki Acarlar Longozu’na gittiğim gün gözümün önünde canlandı. O gün sabahtan yola çıkacaktım aslında, ama işlerim çıkmıştı ve yolculuk için gecikince zaman az kalır diye vazgeçmiştim. Ancak ne olduysa oldu, işlerimi halledince rahat duramadım ve öğleden sonra Karasu istikametine doğru yola çıktım. İstanbul-Ankara otoyolu üzerinden gittim ve Kandıra çıkışından çıktım. Köy yolları üzerinden Kaynarca istikametine yönlendim, çok güzel bir rota çizdim. Ancak gün kısaydı, az zamanım vardı imkansız gibi görünse de dönüşü çok karanlığa kalmadan yapabilsem iyi olur dedim, fakat saat 16:00’ya geliyordu.

 

 

 

Yeni Kaynarca- Karasu yolunun kısmen bitmiş halini gördüm ve oradan devam ettim, çokça inşaat olmasına rağmen çok ferah ve güzel, ancak çok tenhaydı. Hem soğuktan dolayı hem de kısa gün diye kimse yollarda bir yere gitmiyordu. Kaynarca’dan sonra Karasu’ya kadar benzin istasyonu yoktur. Buradaki köylerde fazlaca inek var sanırım, çünkü köy yolların üzerinde ineklerin olduğunu gösteren bol bol doğal ipuçları gözüme çarptı. Karasu’ya yaklaşırken uzaktan denizi görününce içim bir hoş oldu, varış sevincim kısa sürdü, çünkü hava kararmaya yakındı ve en mantıklısı sadece longozu gezip dönmek olacaktı, öyle de karar verdim. Karanlık çökünce sahili ve denizi gündüz gözüyle göremeyeceğim için yola devam etmeye gerek duymadım. Acarlar Longozu, Karasu’ya gelmeden önce yolun hemen solunda, levhasıyla bulmak çok kolay. İstanbul’dan yaklaşık iki saatte gidilebiliyor. Acarlar Longozu Sakarya ilimizin kuzeyinde Karasu ve Kaynarca ilçelerinin ortasında bulunmakta. Peki “longoz” ne demek? Longoz, su içine batmış orman demek, su basar ormanı denir ve dünyada çok az sayıda bulunur.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 2. İçerik Fotoğrafı

 

 

1.derece doğal sit alanıdır. Vardığımda motoru park edip, tabiat parkını gezmeye başladım, tahta yürüyüş yolu ile su ormanını gezdim. Çok özel bir yerdir, aynı anda da bir kuş cennetidir. Koruma altında olan bu tabiat parkı huzurun adresidir. Tahta geçitlerin üzerinde oturmak için pek çok bank var. Kuşların değişik değişik seslerini dinlemek beni bambaşka diyarlara götürdü. Oraya giderseniz, mutlaka banklardan birine oturun ve sessizliği dinleyin, doğanın müziği kulağınıza gelecektir, yüreğiniz hafifleyecektir. Oranın sakinliği huzur hissettirecektir. Mayıs ayında sudaki nilüferler açıyor ve doğanın güzelliğine renk katıyor. Koruma altında olan bu park her derde deva, fakat o parka gelip o muhteşem doğanın ve suyun içine plastik şişelerin ve bira kutuların yüzdüğünü görünce çok üzülüyorum. Buraya gelen kişi bu doğa için geliyor ve eğer buralara kadar zahmet edip geldiyse, değer verdiyse hangi mantık ile o çöpü dünyada bile sayılı olan böyle bir güzelliğin içine atabiliyor, anlayamıyorum. Çöp atanlar lütfen buralara gelmesin, o sorumluluğunuz yok ise uzak durun böyle yerlerden.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 3. İçerik Fotoğrafı

 

 

Ne acıdır ki okumuş ve cahil olmayan da bunu yapıyor. O çöpler sadece doğayı kirletmiyor, hayvanların ayağına boynuna dolanabiliyor, kesebiliyor. Lütfen çevremize karşı saygılı olalım. Doğaseverler tüm gününü burada geçirebilir; piknik masaları var, yemek ve çay veren bir tesis de bulunmakta, hediyelik eşya satan stant ve otopark da mevcut. Longozu o akşam doya doya gezdim, güneş batmaya başlarken hala oradaydım ve yola çıkmadan önce çayımı da içtim. Özellikle karanlık bastığı için iyi görüş için vizörümü duru su ile iyice yıkadım. Karasu sahilini uzaktan görüp dönmek beni üzmedi, çünkü bu durum; yarım kalan bu ufak gezimi tamamlamak üzere tez zamanda tekrar geleceğim anlamını taşıyordu. Bir sonraki sefer sabah erkenden çıkarım yola, Karasu sahilini ve Sakarya nehrin denizle birleştiği ağızı gezmek için bol bol zamanım olur.

 

 

 

Dönüş yoluna çıktığımda güneşin batımı çok hızlı oldu ve gece birden geldi, yolun tümünü zifiri karanlıkta gittim. Köy yolları yükseklerden de geçiyordu, gece manzaraları beni mutlu etti. İnişli çıkışlı ve virajlı yollarda kısmi bozuk yol, gübre ve çamur parçaları vardı, aslında bu yolculuk ürperticiydi, aynı zamanda da romantikti, yıldızları çok net görüyordum. Köy yolunda bir tilki çıktı yoluma, ışığımdan anında korkup kaçtı, saklandı. Sonra yeni yapılan Karasu yoluna girdim, hiçbir araç yoktu. Yol kenarında sık sık yerleştirilmiş reflektörler sayesinde yol havaalanındaki pist gibi göründü. Tam kendimi uçak pilotu gibi hissederken iki köpek çıktı yoluma ve o tilki gibi kaçmadılar. Biraz süratliydim, yavaşladım ancak onlar hangi tarafa gideceklerine bir türlü karar veremeyince iyice yavaşladım. Sırf gece bu yollardan tekrar gitmek için yeniden gelmek istiyorum, çok etkilendim. Fakat şimdi çok garip bir durumdaydım. Kekin piştiği fırının karşısında duruyordum ve yarım kalan gezimin tekrarının gündeme gelmesini düşünüyorum.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 4. İçerik Fotoğrafı

 

 

Gerçi yine öğleden sonra ve yine aynı şeyler olacaktı, yine sahile kadar gitmek ve gezmek için zaman yetmeyecekti, ama kulağıma su kaçtı bir kere. Sadece Acarlar Longozu’na kadar gidilir diye içimden geçirmeye başladım. Aslında “Motora binmek ister misin?” sorusunun beni deli ettiğini söylemeliyim. Tabii ki evet, öyle bir evet ki, keki de pişiririm, sarmalayıp topcase’e koyar onunla gelirim! O an ikinci telefon geldi. Sanırım kararımın enerjisi Kocaeli istikametine gitti ki tekrar telefon geldi. “Bana o soruyu sormayacaktınız” dedim, karşı taraf duraksadı ve normal olarak anlayamadı. Motora binmek istiyor musun diye bir soru olur mu? Geliyorum tabii ki, keki alıp geliyorum! Telefonun diğer ucundakiler kek haberini öğrenince çok sevindiler. Hava gerçekten buz gibiydi, fırtına tüm yol boyu soldan vurdu. Yine Kandıra üzerinden Kaynarca istikameti ile Karasu yönüne gittim.

 

 

 

Elcik ısıtma taktırmadım henüz, önceki motorlarımda da yoktu, bu kış belki alırım. Kışlık eldiven ve içliği olduğu halde buz gibi fırtınayı ellerimde hissettim. Kıyafetim iyi, üşümedim, soğuk havayı severim, hoşuma gitti. Otoyolda süratli gidince derece daha da düştü doğal olarak… Kandıra’da bir benzin istasyonunda durdum, benzinimi tamamladım ve keyifli bir çay içtim. Soğuk havalardaki çayın tadı bir başka güzel oluyor. Yolun devamında Kaynarca’da kısa durdum, acıkmaya başlamıştım, ufak bir şey mi atıştırsam dedim, yoksa keki mi yesem? Keki yolda yedim bitirdim derim. Neyse, oyalanmak istemedim, yolcu yolunda gerek dedim ve hemen devam ettim. Acarlar Longozu’na bir hafta arayla tekrar geleceğimi hiç düşünmemiştim. En güzel olanı da, kekimi de yaptım, yolumu da. Motorcular mutfak işinden anlamaz diye düşünülür hep.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 5. İçerik Fotoğrafı

 

 

İş yerime bir şeyler götürdüğümde de hemen “ Sen mi yaptın?” diye sorarlar. İstisnasız bu böyle oldu hep. “Ben yaptım.” dediğim zaman bile ikna olmayanlar çıkar yine de. Keki pişirip Karasu taraflarına götüreceğim ve oralarda yiyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Arkadaşlar gerçekten geldiğime inanamadılar, herkes için güzel bir sürpriz oldu. Gün bitmeye başlıyordu, dönüş yoluna girdik ve bir yerlerde bir şeyler yemek için de yollardaydık. Bir sonraki hafta sonu anneme gitmeden anlaşmamı yaptım, sabahtan Karasu sahiline gidip gezeceğimi söyledim. Anlaşmayı peşin yaptım, çünkü ona geldiğim zaman haklı olarak gitmemi pek istemiyor. Gitmemeye de çalışıyorum zaten de şu bitmeyen yarım kalan Karasu gezimi de yapabilsem içim rahatlayacak. Aslında Akçakoca’ya kadar sahil yolunu takip ederek görmek istediğim yerleri gezmekti hedefim, şimdilik onu seneye bıraktım. Kasım ayının son güneşli günüydü, öyle mavi öyle tatlı bir gökyüzü vardı ki, annemle anlaşmayı yapmasaydım sanırım beni kendi elleriyle gönderirdi. Kahvaltı sohbet derken öğleni buldu, yine ne hikmetse sabahtan yola çıkmadım.

 

 

 

Bu sefer Kaynarca üzerinden gitmedim. Sakarya – Karasu yolundan gittim. Yol çift şeritli, geniş, düz, geniş virajlı, tenha ve iyi idi, çevresi de çok ferah ve doğaldı. Tenhalaşmaya başlamadan önce mutlaka benzin almalıydım, Karasu’ya kadar benzin istasyonu uzun süre görmedim. Yol kenarında arada bir sıra sıra dizilmiş uzun kavak ağaçları gördüm, yaprakların çoğu dökülmüştü, sarı yapraklar yerdeydi. Sonbahar manzarasında güneş ve masmavi gökyüzü muhteşem bir görüntü oluşturuyordu. Karasu levhasını gördüğümde hedef tamamdı. Sahil şeridine gelmiştim, sağdan devam edilirse merkeze gidiyor ve sol tarafta gitmek istediğim Sakarya Nehri’nin denize döküldüğü ağız bulunuyor. Oraları çok beğeniyorum, şirin dinlenme ve yemek yeme yerleri de var. Tatlı bir balıkçı kasabası havasında sahilde bir sürü keyifli balık lokantaları ve çay bahçeleri bulunmaktadır.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 6. İçerik Fotoğrafı

 

 

Motor ile her yere girebiliyorsunuz. Çiçeklerle ve bitkilerle öyle sevimli ve sıcak ortamlar yapmışlar ki, hemen kendinizi rahat hissediyorsunuz. Nehrin denizle birleştiği uçta yüzlerce kuş vardı, onları izlerken bir balıkçı teknesi yaklaştı, sadece onun motor sesi geliyordu. Yürüyüş yapan insanlar vardı, ortam sessiz ve sakindi. Zaman durmuştu, sanki birileri saatin içindeki pili çıkarmıştı. Hızlı akıp giden hayatın akışını burada durdurabildim. Çok tuhaf bir duygu, ne kadar da oyalandım ve yemek de yediysem de uzun uzun, gezdim dolandım, fakat sanki hiç zaman ilerlemedi. Hatta cep telefonum o gün bozulmuştu. Onun pilini gerçekten de kaç defa çıkarıp taktım fayda etmedi. Onun zamanı tamamen durmuştu. Karanlık basmadan yola koyuldum, güneş batmaya yeni başlıyordu ve o güne özel olarak sanki oldukça yavaş battı.

 

 

 

Yoldayken uzun süre günbatımına doğru sürdüm, benim için en özel keyiflerden biridir. Güneş yola yansıyordu, kırmızı rengiyle buz gibi havada sımsıcak bir görüntü oldu. Bulutlara alttan kızarıklık yansıyordu ve gökyüzünün en yukarısı hala maviydi. Etrafım dümdüz bir alandı ve sanki uçsuz bucaksız sonsuzluğun içindeydim. Uzaktan bir küme yaklaşıyordu gökyüzünden, yaklaştıkça o kümenin onlarca kuş olduğunu gördüm. Öyle yakınımdan ve yavaş yavaş uçtular ki elimi uzatsam dokunabilirim sandım, belgesel izler gibiydim. Kaskın altında sürekli gülümsüyordum. Bu manzarayla motor ile yollarda süzülerek akıp gidiyorken bu karenin güzelliğini tamamlayan hiç beklemediğim bir tesadüf yaşadım. İleride, tam bu resmin ortasında dev bir GS Adventure vardı, yüklüydü, yollarda yatıp gezinerek keyifle sürüyordu. Tecrübesi ve ADV’ye hakimiyeti uzaktan bile belli oluyordu.

 

 

Karasu Varışı İçin 3 Ayrı Deneme 7. İçerik Fotoğrafı

 

 

O benim önümde sadece siyah bir gölgeydi, sadece siluetini gördüm. Benim gezgin ruhumun aynası gibiydi, gölgesini izlerken sürüşünden aynı ruhu yansıttı bana. Şanslıydım, motorcuyu mutlu edebilen en güzel manzaralardan biriydi bence. İstesem bile denk getiremeyeceğim bu ihtişamlı kompozisyonu harika bir anı olarak hafızama kaydettim. Üçüncü kez aynı hedef için yola çıktığım bu Karasu gezim harikulade geçti. Yakın yer bile olsa, bazen gidemeyince gidemiyorsun. BMW manzarası da sabrımın ödülü oldu. Ancak hedef konusunda içimde bir gülümseme vardı, hedefim Karasu idi, doğru. Ancak esas hedef o değil. Asıl hedefimin sahil yolundan Akçakoca’ya devam etmek ve yakın çevredeki denize akan diğer nehirleri gezmek olduğunu söylemeliyim. Turizme kazandırılmak istenen bir tane de mağara bulunuyor, onu da görüp incelemem lazım. Hedefler hiç bitmez, bir hedef yenisini yaratır ve yeni yolculuklara doğru hayatımızın akışı devam eder.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Laos

Antalya’da Aradığınız Her Şey ‘’Sorgeç Motor’’da

REKLAM