in

Motoru ne zaman büyütmek lazım?

Öncekini bitirdiğin zaman. 

Öncekini bitirmek ne demek? Çok şey demek.

Türlü korkularla başlayıp, üzerine zar zor binebildiğimiz o ciğeri küçük, minik uysal motorlardan biraz daha büyüğüne, daha da hızlısına geçmeye ne kadar da hevesliyiz değil mi hepimiz? Öyleyiz. 

Peki neden? 

Neden, zar zor öğrendiğimiz, henüz yeni alışmaya başladığımız o minik motordan bir an evvel daha büyüğüne geçmek isteriz?

  • Çocukluğumuzdan beri beynimize kazınan o süratli kocaman motorlar yüzünden.

  • O minik, öğreten motorların reklamlarının büyükler kadar çok olmaması yüzünden.

  • Büyük motorların daha havalı gözükmesi yüzünden 😊

  • Büyük motorla daha süratli gideceğimiz veya gitmemiz gerektiğinin bize aşılanması yüzünden.

Hep aklımızda bu imaj olduğu için, hep daha hızlı, daha iyi sürüş için daha büyük motora geçilmesi fikri işlenmiştir içimize.

Ama bu fikri mümkün mertebe dizginlemek lazım ki başımıza iş almayalım.

Ha tabii ki bir noktada hepimiz istiyoruz daha hızlısını, daha havalısını. Ama önce o tatlı küçük motorun verebileceklerini biz alabiliyor muyuz ona bakmak lazım.

Buna nasıl bakacağız? İşte orası zor bir konu başlığı bence.

Hangi motoru nerede kullandığımıza, nasıl kullandığımıza, nasıl bir sürücü olduğumuza veya olabileceğimize göre değişen bir şey aslında bu. Ama en doğrusu, deneyimli, işinin ehli, tecrübeli bir ileri sürüş hocasından bunun analizini istemek. 

Onun dışında, kendi sürüşümüzü analiz etmeye çalışmak.

Rider Mum

Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere, motorumuzu tanımak, huyunu suyunu limitlerini anlamak için kendimize zaman tanımamız gerek. 

Neler yapabiliyor bu motor?

 Hangi devirde, hangi viteste, nerelere gidebiliyor? Yani hangi süratlere çıkabiliyor? Hangi virajda, hangi süratte, nasıl davranıyor? Tabii bunları, üzerindekinin biz olduğu varsayımında yani biz varyantıyla izlemek gerek.

Örneğin sürekli veya sık kullandığınız bir rotada, o rotadan her geçişinizde, kendinizi ve motorunuzu bu anlamda gözlemleyebilirsiniz. Elbette, açlık, susuzluk vs konforlarınızın da aynı pozitif durumda/seviyede olmasına dikkat ederek. Her geçişinizde aldığınız sonuç nedir, kafanıza veya bir deftere/telefona kaydedebilirsiniz. Bir logbook tutabilirsiniz. Ya da bir aksiyon kamerasıyla kaydedebilirsiniz. 

O rotadaki belli bir virajı hangi viteste daha süratli geçiyorsunuz, her geçişinizde aynı çizgiyi mi uyguluyorsunuz, her çıkışınızda farklı sürat mi var? Çizgi değişince, vites değişince vb. ne oluyor? 

Yahut birlikte sürdüğünüz kişileri, mümkünse sizle aynı motoru sürenleri, sizden daha tecrübeli olanları ve onlara eşlik edebilme düzeyinizi analiz edebilirsiniz.

Ancak şuna da özellikle dikkat etmeli, gidiş-geliş, virajlı, görüşü çoğunlukla olmayan veya kısıtlı yollarda, özellikle köy yollarında lütfen geçiş çalışmayalım, geçtiğimiz kişileri de, kendimizi de, karşıdan gelmesi olası araç sürücülerini de, virajı döndüğümüzde önümüzde görüverebileceğimiz hayvanları ve insanları da riske atmayalım. 

                   Kör virajlara özellikle dikkat edelim.

 Birlikte sürme, daha doğrusu sürüşünü kısa da olsa izleme şansım olan tecrübeli sürücülere baktığımda, koca koca 1000+ cc makineleri 600-700 cc’lik motorla rahatlıkla geçtiklerini gördüm. Neden? Hani büyük motor daha hızlıydı? Her zaman değil. Eğer middle weight (orta sıklet) bir motoru performans kabiliyetine yakın veya uygun sürebiliyorsanız, pekçok büyük motoru özellikle virajlı pistlerde/yollarda geçebilirsiniz. 

Çünkü büyük motorları viraja giriş çıkışlarda kontrol etmek, akıcı süratle taşımak orta sıkletlerden çok daha zordur. Size zaman ve ahenk kaybettirir. Hatta bazen korkutabilir. Süratlenme hızıyla veya frenlemeyle üzerinize yüklenen fiziksel güçler çok daha fazla ve baş etmesi, motoru düzgün çizgide tutması daha zor olacaktır. Bunun için alışkanlık ve kondisyonunuzun olması gerek. 

Ancak diğerinde, yani orta sıklet bir motorda,  gazı açtığınızda gidebileceği yer(yani ulaşabileceği sürat ve o sürate çıkma süresi) belli ve daha kontrol edilebilir olduğundan, bunu çok daha rahat yaparsınız ve vücudunuz da 

onun bu sürat ve temposuna çok daha kolay adapte olabilir. Viraj girişine çok daha yüksek süratle geldiğiniz 1000+ cc bir motordaki frenlemenin üzerinize yığacağı güçler kadar yüksek güçlere direnmeniz gerekmeyeceği 

için, çok daha akıcı şekilde çizgiyi tutturup, süratinizi viraj içinde daha yüksek ve ahenkli tutabileceksiniz. Böylece viraja giriş hızlarınız çok daha yüksek olabilecek.

Tabii bunun yanında performanslı bir sürüşte fiziksel kondisyonun da kuvvetli motorlarda daha bir ön plana çıktığını düşünüyorum. En azından pist sürüşü, antrenmanlar gibi performanslı sürüşlerde net böyle bence. “

Buradan geleceğim nokta ise esasen şu; “ya abla bu motor bana yetmiyor, falancaya yetişemiyorum.” 

Hayır, esas olan şey şu; sen o motora yetmiyorsun. Eğer orta siklet bir motorla virajlı sürüşte sıradan bir sürücüye yetişemiyorsak ve bundan şikayetçiysek eğer, bence burada kendi teknik yeterliliklerimizi gözden geçirmemiz, tekniğimizi geliştirmemiz lazım. Yani o motoru performanslı sürebilmeyi öğrenmemiz lazım. Burada performanslı sürmekten kastım sürekli gazlı sürelim değil, motorun verebildiklerini optimum değerlendirebilir şekilde sürmek kastettiğim.  Eğer ki, sürüş tekniğimiz güvenli ve performanslı sürmeye uygun şekilde gelişmemiş ise, 1000+ cc bir makine de sürsek virajlı yolda/pistte o makinenin sunduklarını değerlendirir şekilde süremeyiz. O “falanca” bizi her zaman geçecektir.

Kaldı ki motor sürmek, falancaya filancaya referansla yapılacak bir iş değil. Kendi sürüşümüzü kendimizi referans alarak sürmeliyiz diye düşünüyorum. Falancanın ne süratle gittiğini değil, kendi koşullarımızda kendimizi ne kadar geliştirebildiğimizi takip edersek, sürüşümüzü geliştirmede daha verimli hareket etmiş oluruz.

Sürekli bir üçüncü kişinin sürüşünü/süratini dikkate alarak kendimizi geliştirmeye çalışırsak, aynı sürüşte hedefe kilitlenmede olduğu gibi, sadece ona ulaşabiliriz. Ve azami olabileceğimiz şey de o “falanca” olur. Ha o falanca Rossi ise tamam ama, herhangi biri ise orada bence sorun var. 

 

Her motorun huyu tabii ki farklı. Bizim yeteneklerimiz de başkalarından farklı. O yüzden her birimizin ihtiyaç duyduğumuz sürüş seviyelerine ermemiz elbette ki farklı süreler alacaktır. Orası kesin. Tabii kimden ne öğrendiğimizle de doğru orantılı bu husus. 

İşte o noktadaki teknik veya pratiğe bağlı açıklarımızı, 200-300cc ilave yaparak kapatmaya çalışmak, sürüş becerilerimizi köreltmekten başka bir şeye maalesef yaramıyor. O durumda biz, teknik olarak elde edemediğimiz bir şeyi, kontrol etmekte güçlük çekeceğimiz bir güç ilavesiyle sağlamaya çalışmış oluyoruz. 

Sonuç? Bizim yapabileceğimiz işi o ilave 30bg’e yaptırtarak, yapacağını düşünerek, öğrenme şansımızı ortadan kaldırıyoruz. Oysa o ilaveyi biz tekniğimizi iyileştirerek koyabiliriz motorun üzerine ve hangi motora binersek binelim, alışma süresinden sonra, aynı performansı alabiliriz. 

Ha şimdi bu noktada şu var, düzlükte kim gelirse gelsin geçeyim, gerisi benim için önemli değil diyorsanız, bu da bir sürüş tercihidir, elbette o da kabul. Ama viraja geldiğinizde arkanızdan az daha yavaş gelen bir kademe küçük cc’li motor, viraj içine sizden daha çok sürat taşıyabilecek ve viraj içinde sizi geçebilecek. Eğer beni kimse geçemesin gayesiyle biniyorsanız motora, o virajda iyi bir sürücü tarafından geçilebileceğinizi peşinen bilmekte fayda var 😊

 

 Tüm bu bilgilerin ötesinde, hepimiz için ortak bir gerçek var ki, MOTOR İŞİ GÖNÜL İŞİDİR. Elbette ki, hepimizin gönlünde yatan bir arslan vardır ve hepimiz ona en kısa sürede ulaşmak isteriz. Ulaşma fırsatı bulduğumuzda da o fırsatı değerlendirmek isteriz. Bunun kadar anlaşılabilir bir şey yok. Ve güncel ekonomik koşullarda, bugün ulaştığımız şeye yarın ulaşamama imkanını dikkate alırsak, elbette ki o anki imkanlar dahilinde hareket edeceğizdir. Bu da çok haklı bir yaklaşım. 

Ancak, alabiliyorken alayım dediğimiz arslanı, süreceğimiz zamana geldiğimizde, lütfen tüm bu hususları da göz önünde bulunduralım.

1000’likler 700’lükler havada uçuştu biliyorum. Oysa ki küçük motorlardan bahsediyorduk. Küçük motorlarımızda tekniğimizi oturtmadan, onun limitlerini sorgulayabilir hale gelmeden, büyüğüne meyletmemeli. Ne zaman ki, o küçüğün limitine objektif olarak geldiğinizi farkedersiniz, ne zaman ki bu durum sizin için bir engel teşkil etmeye başlar. O zaman bir büyüğünü düşünmeye başlamanın yeridir. Ama ondan önce, kulağınızın üzerine bir yatın, acaba ben bu motorun limitine geldim mi? 


Sağlıkla ve keyifle sürün.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

MotoGP Catalunya: Kazanan Quartararo

Aprilia Niken’e Rakip Üretecek

REKLAM