in

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı!

Daha önce Amerika’daki lansmanına katıldığımız Scrambler Ducati’nin Icon modelini bir de yurdumuzun tarlalardan hallice yollarında, şehirler arası yollarımızda, şehir içinde, yağmurda, çamurda ve bilimum koşulda şöyle bir sınadık. Bakalım bu ufak İtalyan, Türkiye gerçekleri ile nasıl başa çıkmış?

Açıkçası hipster’dı mipster’dı, reklamlardaki skinny pantolonlu, saçları jöleli, güneş gözlüğü reklamlarından fırlamış güya “ikon” gençlerin bu motosikleti sürdüğünü gördüğümde, olayın Avrupa ve Amerika’daki yeni jenerasyonu fazlaca “kafalamak” için yapılan bir pazarlama stratejisi olduğunu düşünüyordum. Bizdeki “Behlül donu geldi”, “Feriha’nın arkadaşlarına zengin taklidi yaparken kullandığı allık burada”, “Sultan Sülüman’ın sakalını çıkartan ilaç şurada” gibi ileri seviye pazarlama taktiklerini gören vizyonsuz bünyede çarklar hemen dönmeye başlıyor.Bilinç altından Scrambler’ın da hedeflediği kitleyi etkilemek adına abartılı reklamlar, kısa paça delikanlılar, özgür kız yaşıtlar ile acaba bu gençlere “Ducati pazarlama stratejilerinin gölgesinde kalan bir motosikleti farklı bir imaja oturtularak (şu aralar bizde çok revaçta olan(!)) algı operasyonu mu yapıyor?” gibi sorular aklıma geliyordu.

 

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 1. İçerik Fotoğrafı

Yaklaşık aynı maksimum güç ve torka sahip Yamaha MT-07’ye nazaran, Scrambler’da güç ve tork limitine 750 devir daha aşağıda ulaşılıyor.

 

Şöyle bir araştırma yapıyor ve kullan-may-ıcı yorumlarında bakıyorum; zaten Tayland’da montajı yapılmış, şu kadar küçükmüş, o lastikler neymiş gibisinden entryler, ortalık epey karışık! Neyse, diye düşünüyorum önyargıların esiri olmamak lazım.Korlas Ataşehir’e doğru yollanıyor ve Icon serisi kırmızı bir Scrambler’ın anahtarını alıyorum. Isınsın diye şöyle bir çalıştırıyorum, Ducati’nin geleneksel homurtusu kulaklarımda çınlıyor. Birinci vitesten seri bir kalkış yapıyorum ve kendi kendime haykırıyorum; vay arkadaş! İkinci viteste Amerikalı hipster biraderlerin “ciyzıs kırayst!”larını adeta kulaklarımda işitiyorum. Biraz daha ara sokaklara girip çıkıyorum, yön değiştirme, çeviklik, agresif gaz tepkisi, müthiş tutuş! Yahu bu alet tam bir zıpır çıkıyor. İtalyanlar dakika bir gol bir, resmen ters köşe yaptı.

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 2. İçerik Fotoğrafı

 

Frenler müthiş, lastikler “italyan yapıştırıcısı”, motor karakteristiği acayip eğlenceli; ilk izlenim hiç de tahmin ettiğim gibi değil. Ecnebilerin “sokak holiganı” diye tabir ettiği şey bu olsa gerek. Hakkını vermeliyim Bolonyalılar reklamların ardında birşeyler saklıyorlarmış, ama o şey sandığım şey değil!Marşa bastığım andan itibaren ikinci dakikada daha önce ne düşündüysem sıfırladım ve Scrambler ile ilgili tertemiz bembeyaz (ya da kıpkırmızı?) bir sayfa açtım. İşte o sayfalar efenim. Öncelikle motosikletin çok genel özelliklerine girmeyeceğim, çünkü kendisi zaten Haziran sayımızda ve web sitemizdeki lansman haberimizde mevcut. ( http:// www.motoron.com.tr/HaberDetay/2015- ducati-scrambler-1582 ) Bu yüzden biraz daha ince detaylar üzerinden geçeceğim.

 

 

Sürüş izlenimi

 

Motosikletin 75 beygir civarında olduğunu biliyorum, 800cc hava soğutmalı motor bloğu ise 796 Monster’dan tanıdık. Bu haliyle Scrambler, İtalyan markanın artık yeni giriş seviyesi modeli olma yolunda… Bu yüzden çok fazla tecrübesi olmayan sürücüleri düşünüp akıcı, sakin bir motosiklet bekliyor insan, ama?!Kontak kapalı haldeyken eli yüzü düzgün bu efendi ve şık İtalyan, anahtarı çevirip 88 mm’lik pistonları yakıt ve havayla doyurduğunuz zaman Clark Kent’in içinden çıkan Superman tadında farklı bir kılığa bürünüyor, yakıtsız bir depo ise olabilecek tek kriptoniti. Birinci ve ikinci viteste ihtiyaca adeta milli seferberlik ilan ederek karşılık veren gaz kolu, şehir içindeki kaçış manevraları, sollama ve ışıklarda uzama senaryoları için mü-kem-mel.

 

1.

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 3. İçerik Fotoğrafı

 

2.

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 4. İçerik Fotoğrafı

 

1. Gösterge tablosunun üzerinden geçirilen fren hortumları görüşü engellemeyecek şekilde hizalanmış. Ayrıca sol konsolda yer alan aşağı/yukarı tuşları ile göstergeden tripmetre, odometreler, hava sıcaklığı bilgilerine ulaşabiliyorsunuz.

2. Elcikler de ince detaylar ile İtalyan egzotizminden nasibini almış. Parmaklarınızın elcikleri kavradığı bölgede daha kalın ve tutuşu kolaylaştıran bir çözüm üretilmiş, başarılı da olmuş.

 

 

Bunda Scrambler için özel olarak geliştirilen, sonra bahsedeceğim Pirelli MT 60 RS lastiklerin müthiş tutuş performansının da katkısı oldukça büyük. Süspansiyon ve lastiklerden elde edilen mekanik tutuş sadece agresif ve tork canavarı 1. ve 2. vites ile başa çıkmakla kalmıyor, her türlü slalom, ıslak zemin, ani ivmelenme ve virajlara yartarken oldukça güven veriyor.Vites geçişleri kararlı ve net. Şehir içindeki cambazlıklardan sonra şöyle biraz daha uzayayım diyerek çevreyolunu kerteriz alıyorum. Kalkış o biçim, ivmelenme 2-3-4-5-6 kademeli olarak uzayan vites aralıkları ile özellikle 3.000-8.000 rpm’de taramış olduğunuz her bir devir bandında iç organlarınızı sırtınıza yapıştırıp yüzünüzde şapşal bir sırıtış ile sizi başbaşa bırakıyor. Biraz yavaşladığınızda karın boşluğunuzda bir karıncalanma, suratta aynı gülümseme, “Şuradan da bir tur dönerim be!” gibi kaşınmalarla, yola çıkmak için kendinize bahane uydurmalarla buluyorsunuz.

 

Ducati’nin amacının aslında tam da bu olduğunu, motor bloğunda yaptığı değişiklikleri mercek altına alınca da anlayabiliyoruz: Küçük rötuşlar dışında esasında aynı motor bloğunu ve vites kutusunu kullanan Monster 796’nın 87 beygirlik güç üreten motorunu 75 beygire (8.250 rpm’de) kalibre edip, düşük devirdeki çekişi artırmak adına 11 dereceye düşürülen valf overlap (emiş ve egzoz valferinin aynı anda açık kaldığı aralık), Scrambler motorunun 5.750 devirde 68Nm’lik max. tork elde etmesine olanak tanımış.Böylece, bu haylaz İtalyan’ın, Borgo Pangale’deki fabrikadan çıkan diğer birçok kardeşinden daha hızlı bir şekilde lineer güç bandının sınırlarına yaklaşmanıza olanak tanınmış. Yukarıda bahsettğim gibi ilk gaz açılışlarda hissedilen atikliği,agresifliği ve diğer Ducatilerin aksine bu özelliğinin (motor haritasının) değiştirilememesi sebebiyle, tamamen şahsi kanaatim, Ducati’ye giriş modeli olsa bile bir “başlangıç modeli” olarak zorlayabilir.

 

 

Egzoz

 

Scrambler’ın egzozu stok haliyle bile, hava soğutmalı L-Twin motorun yanma odalarından kulaklarınıza doğru iletilen vahşi bir müzik resitali sunuyor. Özellikle ışıklarda gaz koluyla yapılan küçük oynaşmalardaki öksürme/ patırtıların oldukça “gazlayıcı” olduğunu itiraf etmeliyim. Bunun haricinde dışarıdan kolayca kendinizi farkettirebilecek düzeyde bir homurdanmaya, ancak uzun yolda sürüş konforunuzu bozmayacak desibellerde bir gürültüye sahip.

 

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 5. İçerik Fotoğrafı

Sele altında 2 set alet takımının yanı sıra elekronik aletlerinizi şarj edebilmeniz için korunaklı bir USB yuvası mevcut.

 

 

Süspansiyon & Lastikler

 

Önde ayarsız ters teleskopik, arkada ise ön yükleme ayarlı Kayaba süspansiyonlar başarılı. Sportif kullanıma uygun ancak şehiriçinde de içinizi dışınıza çıkarmıyor, oldukça ince bir şekilde optimize edilmiş. Icon ve Full Throttle versiyonunda gelen 10 kollu alüminyum, Classic ve Urban Enduro’da gelen telli jantlar üzende stok olarak önde 110/80ZR-18”, arkada 180/55ZR- 17” ebatarında Pirelli tarafından bu model için geliştirilmiş özel MT 60 RS lastikler ile geliyor. Zamk kıvamındaki yumuşak hamurlu bu lastikler, yere resmen işliyor. Motosiklette traction control, launch assist, wheelie control vs. gibi Jetgiller teknolojisi mevcut değil, ancak gerek de değil.

 

Scrambler yere öyle sağlam basıyor ki ıslak/tozlu zemin dahil herhangi bir şekilde traction control ihtiyacı hissettirmiyor. Kalkış ve wheelie kontrol için ise bir şey diyemeyeceğim, çünkü Monster’dan devşirilme bu canavarın şaha kalkmasını engellemek, sizin şahsi “bilek-tion” kontrolünüze bakıyor. Lastik yanakları slick olarak maksimum tutuş için kanalsız tasarlanmış. MT 60 RS’in dörtgensel tahliye kanal yapısı tozu, suyu tahliye ederek gerekli tutuşu sağlıyor. Yurdum asfaltı ile başa çıkabilmek için ıslak yollar için tasarlanmış kılcal kanal vs. teknolojisi değil yumuşak bir hamur ve oluk oluk kanal mı gerekiyormuş acaba diye düşünmeden edemiyorum. Yağmurlu havada dahi lastiklerin bırakmaması, lastik üzerindeki devasa kanalların işe yaradığını gösteriyor.

 

1.

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 6. İçerik Fotoğrafı

 

2.

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 7. İçerik Fotoğrafı

 

1. Acil durum switch’i kapalıyken isteseniz de start tuşuna erişemiyorsunuz, müthiş bir detay! Ayaklık mı açık kaldı yoksa switch mi kapalıydı unutkanlığına son.

2. Scrambler logolu çantayı çıkartıp yerine cüzdan, telefon ve ruhsat gibi ıvır zıvırlar tıkıştırılabiliyor.

 

Ancak bu kanalların bir dezavantajı var, şöyle ki; yağmur sonrası çıktığım bir sürüşte motosikletten inince farın ve gösterge tablosunun arka kısmının neden bu kadar çamur içerisinde olduğuna anlam verememiştim, ancak hava kararınca sıçrayan sular tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. Sorun ne miydi? Dikey kanallardan daha büyük şekilde tasarlanmış yatay kanallar, buralarda biriken suyu, birikintiyi doğrudan motosikletin önüne fırlatıyor. Fırlayan suların gittiğiniz yöne doğru yer ile 45 derecelik bir açı yaptığını düşünün, şimdi de bu suların rüzgarın ve süratinizin etkisi ile tamamen çatallara ve ön fara yapıştığını… Çamurluksuz arka teker için de durum farklı değil, yağmurlu günlerde önlü arkalı çamurdan payınızı alabilirsiniz, bu illa ki rutin bir ön takım ve pantolon temizliği anlamına mı geliyor?Negativo amico.

 

Ön çamurluğu uzatmak buna bir çözüm olur, arka maşa için de aynı şekilde after market bir çamurluk ile temiz tutulması sağlanabilir ya da “tatlı su motorcusu” felsefesi benimsenir, seçim size kalmış.Yağmur çamurdan söz açılmışken Ducatilerin uzun süredir eleştirilen kaygan pegleri, bu modelde ıslanınca karşınıza çıkıyor. Bir şekilde peg’ler veya ayakkabınızın tabanı ıslak ise alüminyum ayaklıklar bir anda buzda dans tadı vermeye başlıyor,sürüş esnasında rüzgarla suların tahliye olmasının ardından ,yani yaklaşık bir kaç dakika içinde, normal performansına dönse de yamurlu havalarda dikkatli olmakta fayda var. Dip not: Özel ebatlardaki boyutlar sebebiyle Ducati bu modele sadece stok gelen MT 60 RS’leri öneriyor, Ekim sonu itibariyle Korlas’tan bu lastiklerin setinin fiyatını 485 Euro olarak aldık, pamuk eller!

 

 

Gösterge Tablosu & Kontroller

 

Kontrol, kumanda takımına geldiğimizde, üzerinde minimal elektronik sistem (o da ABS) bulunmasından mütevellit, fazla ürkütmeyen gayet basit ve üzerinde (genelde) ince düşünülmüş bir tuş takımı görüyoruz.Solda sellektör/uzun far tek tuş, menüye ulaşmanızı ve menü içerisinde dolaşmanızı sağlayan aşağı/yukarı butonları, sinyal-4’lü ikaz ve korna mevcut iken, sağ tarafta start ve acil stop switch’i aynı kutu üzerinde bulunuyor. Geliştirilen basit bir sistem ile acil durum switch’i kapalıyken isteseniz de start tuşuna erişemiyorsunuz, müthiş bir detay! Bunun haricinde sol sinyale birkaç saniye basılı tuttuğunuzda dörtlü ikaz lambalarını devreye sokuyorsunuz, ancak örnek veriyorum, panik fren yaptınız ve arkadaki aracı uyarmak için dörtlülerinizi yakmak istediniz, 4 saniye beklemek durumunda kalıyorsunuz.

 

Bana pek işlevel gelmedi. Bu arada minimal elektronik sistem diyoruz ama, gidondaki bütün tuşlar ECU üzerinden haberleşiyor. Yani basit mekanik switch’lerin yerine, starter da dahil tüm tuşlarda elektronik versiyonları kullanılmış. Örneğin tuşa kaç defa basıldığına dayalı bir algoritmayla çalışan bu sistemde uzun far için selektör tuşunu bir kere aşağı ittiğinizde 1, 2. itişinizde 0 komutunu alıyor. Ve kontağı her kapatıp açtığınızda, yani ECU her uyuyup uyandığında sistem kendini otomatik olarak varsayılan ayara döndürüyor. Kendi alanım olduğundan söylüyorum, kulağa geldiğinden biraz daha kompleks, detaylı ve çok da ucuz olmayan bir ayrıntı. İtalyanlar, iyi iş! Gösterge tablosu oldukça minimal tasarlanmış. Üst köşede saat, alt çerçevede devir göstergesi, ortada hız göstergesi, tripmetre, yan ayaklık açık uyarısı, sinyal lambaları, shifter light ve benzin rezerv ışığı mevcut.

 

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 8. İçerik Fotoğrafı

Geniş ve yüksek konumlandırılmış gidon, birçok aracın ayna seviyesinden de yüksek konumlandırılmış. Bu sayede ne aynaları ne de gidonu çok sağa sola takmadan kaçabiliyorsunuz. Scrambler’ın tüm modellerinde standart

olan led stoplar,farlar ve seledeki Ducati baskısı oldukça egzotik bir hava katmış, ne dersiniz?

 

 

 

Maalesef kritik olarak vites ve benzin göstergesi ise mevcut değil, sadece benzinin rezerv depoya geçtiğini gösteren bir ikaz lambası bulunuyor, bu ikaz lambası ile berber final trip sayacı çalışmaya başlıyor. Kendi ölçümlerime dayanarak, sağ bileğinize olan hakimiyetinize göre (ki gaza gelmemek oldukça zor!) bir depo ile 300 km’den biraz daha az bir menzile sahip.Yani en son kaç km önce benzin aldığınızı aklınızda tutmanızda ve uzun yolda mola verdikçe İtalyan aygırını şöyle bir beslemekte fayda var. Menü kısmına girdiğinizde ise hız birimini mil veya km/sa olarak hızlıca değiştirebiliyor, ABS kapatıp açılabiliyor, arka plan ışık yoğunluğu değiştirebiliyorsunuz. Gidon takımlarından bahsetmişken, gidonu da es geçmemek lazım.

 

Scrambler’ın gidonu fotoğraflardan da görebileceğiniz üzere oldukça geniş. Yahu güzel, motosiklet incecik aralardan geçecek uçacak kaçacak ama bu Dwight Howard omuzlu gidon ile “Nasıl olacak bu iş?” diye söyleniyorum. Yoğun trafiğin arasında kalınca fark ediyorum, gidon geniş evet ama birçok aracın ayna seviyesinden de yüksek konumlandırılmış. Bu sayede ne aynaları ne de gidonu çok sağa sola takmadan kaçabiliyorsunuz.Yine de geniş gidon dar manevralarda dıştaki kolunuzu oldukça germenizi gerektiriyor ve biraz hareketi kısıtlayabiliyor. Virajlı yollarda ise minimal kuvvetle oldukça dengeli bir şekilde o köşeden diğer köşeye zahmetsizce ve çevik bir şekilde yatmanıza olanak tanıyor. Eğer şehir içinde zorluk yaşarsanız, Scrambler kataloğundan daha alçak ve dar bir opsiyon ile hayatınıza devam edebiliyorsunuz.

 

 

Frenler

 

Islak ağırlığı 186 kilo olan bu ufaklığı ise önde Panigale’den alınan devasa 330mm’lik disk ve Brembo 4 piston kaliper, arkada ise 245 mm tek piston kalipere sahip fren sistemi durduruyor. Bu hacimde ve güçte tek disk mi diye sorabilirsiniz, ben de sordum ve frenlerini ilk test ettiğimde kendi hacminin üzerindeki birçok motosikletten çok çok daha iyi bir performans çıkardığına şahit oldum, perfecto! Buna ek olarak ön ve arkada standart olarak gelen ABS, çok müdahaleci olmayacak şekilde kalibre edilmiş.Üzerindeki zamklarla düzgün asfaltta kaydırmak için epey uğraşsanız da, bunu algıladığında fren manetinde ve pedalında tatlı darbelerle aktive olduğunu hissettiriyor.

 

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 9. İçerik Fotoğrafı

 

 

 

Final

 

Son tahlilde, şehir içinde ince yapısı, yüksek gidonu ve atik motoru sayesinde A noktasından B noktasına kesinlikle hızlı ve sonuna kadar keyifli bir yolculuk yapıyorsunuz. Scrambler’ı teste aldığımız bir aralıkta Eskişehir’e gidip gelerek, uzun yoldaki performansını da test etme şansı buldum. Sonuç? Naked motosikletler ile yıllar boyunca Türkiye’nin bir ucundan diğer ucuna yolculuklar yapmış bir er kişi olarak, versinler ben bununla bir daha Türkiye’yi gezerim, seleyi konfor sele ile değiştirmek şartıyla ama! Şehir içinde ya da çok uzun olmayan sürüşlerde rahatsızlık vermeyen sert yapılı sele ile uzun yoldaki 2. saatimizde kendi organik selemde uyuşmalar, kısmi hissizlikler meydana geldiğini söyleyebilirim.13,5 lt’lik küçük depo hacmi ise uzun yolculuklar için bir dezavantaj.

 

Ancak 4,5-5,5 lt/100km yakıt tüketimi, en azından bu atraksiyonlu performansa göre hiç de fena değil. 190’a kadar oldukça iyi ivmelenebilen ve yerinde, her defasında tahmin edilebilir bir motor frenine sahip keyifli motor bloğu uzun yolda oldukça keyifli. 6. viteste bile 4.000 devirlerde tıksırmadan uzayan motosiklet, virajları da raya otururmuşçasına stabil ve dengeli alıyor. Motor lineer tork eğrisi sayesinde hiç bir şekilde yorulup bayılmıyor, ancak bu sizin için geçerli olmayabilir. Karşıdan alacağınız rüzgara karşı tamamen korunmasızsınız ve rüzgar yorgunluğu artık kişisel toleransınıza kalmış bir etmen. Facebook’tan motosikletin son hızını soran takipçilerimiz için youtube’u referans alarak 200’lerin ilk çeyreği diyebilirim.Bizzat deneyemedim, çünkü motosikletin sınırlarına erişemeden, yağış/rüzgar sebebiyle190’larda Moe’nin fiziksel sınırlarına ulaştık.

 

 

Scrambler Ducati’nin Türk Yolları İle İmtihanı! 10. İçerik Fotoğrafı

Panigale’den alınan devasa 330mm’lik disk ve Brembo 4 piston kalipere sahip fren sistemi bu küçük afacanı yere çivilemenize yardımcı oluyor.

 

 

Icon’un Ekim sonu itibari ile 11.900 Euro’luk fiyatı (diğer 3 model 13.900 Euro) yükselen kur ile beraber tırmanışa geçse de, Asya’dan 400cc’lik aynı kasada bir Scrambler versiyonunun daha çıkacağı söylentileri kulaklarımıza geliyor. Umarız söylentiler doğru çıkar ve nispeten uygun yollu Ducati’leri de sokaklarda görme fırsatı buluruz. Hiç beklememe rağmen beni oldukça etkileyen Scrambler kanıma öyle girdi ki, acaba Motoron garajına numune bir tane alsak mı diye ciddi ciddi düşündürüyor. Ancak sonucu önümüzdeki sayılara sürpriz olarak kalsın. Siz de bu noktadayken artık “Yahu o kadar mı?”lı sorular soruyorsanız, soru işaretlerinin kafanızı daha fazla kurcalamasını boşuna izin vermeyin derim. Korlas’ı arayıp Scrambler ile bir test sürüşüne çıkın ve hipster reklamlarının ardındaki “core” motosiklet keyfinin bir tadına bakın. Siz de şaşıracaksınız!

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Başarılı Yarışçı İzmir’li Barış Tok ve Mototech!

Daelim Daystar 250 Test

REKLAM