Menu
in

Yarışçıların Yardımsever Abisi: Erdal Karabulut

Yazar: Ahmet Köseoğlu

Bilgi birikiminin yanı sıra yardım severliği ile kısa zamanda Türkiye Pist Şampiyonası’nda sevilen simalardan biri haline gelen Erdal Karabulut, 2011 Kasım sayımızda konuğumuz oldu

O ülke senin bu ülke benim gezerken neredeyse Avrupa’nın tüm yarış pistlerine çıktı. İzmir Pınarbaşı ve İzmit Körfez Pistleri’nde de yarışlara katıldı hatta Körfez Pisti’nde ciddi bir kaza geçirdi. Sevenlerinin istek ve baskısıyla tam yarışmama kararı almıştı ki elde ettiği başarılı dereceleri pistlerle vedalaşmasına engel oldu. Yurtdışında Endurance yarışlarında yakaladığı başarılar bir tarafa; motosiklet severlere adını yarışmama kararı aldığı 2011 sezonunda ezberletti. Deneyimi, tecrübesi ve bilgi birikimi ile Türkiye Pist Şampiyonası’nda rakibi olan olmayan tüm yarışçıların yardım sever abisi, yarış organizasyonlarının tertip edilmesinde zaman zaman yetkililerin yol göstericisi oldu. İyi niyetli kalbi ve güleç yüzü ile Erdal Karabulut’u konuk edip motosiklete dair sohbet ettik.

 

Erdal abi izninle sana bu şekilde hitap etmek istiyorum.

Tabi Ahmetçim sen nasıl uygun görürsen öyle olsun.

 

Türkiye Pist Şampiyonası’nı takip eden yarışçıların hem çok güçlü bir rakibi hem de genç yarışçıların yardım sever abisi oldun. Motosiklet ile nasıl tanıştın; biraz kendinden ve motosiklet kariyerinden bahsedebilir misin?

Öncelikle sizler ve yarışçılar tarafından abi olarak görüldüğüm için mutluluk duyuyorum. Türkiye’nin en iyi yarışçılarına rakip olabilmek de ayrıca da bir gurur ve mutluluk kaynağı. Çünkü bu yaşta hala önlerde olmak gerçekten çok güzel bir duygu ve mutluluk kaynağı. Ben 1970 Erzincan doğumluyum, 18 yaşında yurtdışına çıktım ve halen yurt dışında yaşıyorum. Motosiklet ile tanışmam ise… aslında Türkiye’deyken bisiklet sürerek başladım diyebilirim. 22 yaşında ilk motosikletimi cruiser olarak tercih etmiştim. Daha sonra yarış motosikleti alarak caddelerde sürmeye başladım. Tabi benim kullandığım yurtdışı ülkelerde motosiklet caddede yarış amacıyla değil vasıta olarak kullanılıyor. Sürücüler daha dikkatli o nedenle buradaki kadar tehlikeli değil. Yine de talihsiz bir kaza geçirdim ve 10 yıl kadar motosikletten uzak kaldım. Ardından 2005 yılında ilk pist motorumu aldım ve track daylere (Pist günleri) katılıp pistlere çıkmaya başladım. Pistlerde elde ettiğim tur zamanlarının iyi olduğunu görünce yarışlara da katılmaya karar verdim. 2006’da Belçika’da gerçekleştirilen Endurance yarışlarına katıldım. Ekip olarak 4 saatlik, 6 saatlik ve 500 km’lik parkurların olduğu Endurance 600 cc grubunda 6 yarış sonunda 2006 sezonunda 2. olduk. Bu yarış heyecanımı daha da arttırdı. 2007 yılında da aynı Endurance yarışında 1000 cc grubuna geçtik ve sezonu 2. sırada tamamladık. Ardından en sonunda şampiyonluğu 2008 yılında yakaladık ve sezonu birincilikle tamamladık. Bu arada 2008’de Türkiye’de İzmit’teki Türkiye Pist Şampiyonası yarışına katılmıştım. Maalesef o sezon Sinan Sofuoğlu pistte kaza geçirerek vefat etti ve o sezon yarışlarda aksaklık oldu. 2009 yılında tekrar Türkiye’de İzmir’de gerçekleştirilen yarışa katıldım. Ve galiba İzmir Pınarbaşı Pisti’nin tur rekoru bir Türk olarak bende. Sanırım 1.01 gibi bir derece elde etmiştim. 2010’da geçirdiğim kaza nedeniyle yarışma imkânım olmadı. Aile baskısı nedeniyle 2011 yılında aslında yarış kariyerimi bitirmiş ve artık yarışmama kararı almış olmama rağmen, Türkiye’de öylesine katıldığım birkaç yarışta ilk 3’te yer alınca yarışmaya devam ettim. Bildiğin gibi 2011 Türkiye Pist Şampiyonası’nda bir yarışa girmedim ve bir yarışı da kaza nedeniyle tamamlayamamama rağmen şampiyonayı 3. sırada tamamladım. Türkiye motosiklet Federasyonu başarılı sporcuları 2012 yılında destekleme kararı aldı. Böylece ben de 2012 yılında TMF desteği ile yarışmaya devam etme kararı aldım.

 

 

Türkiye Motosiklet Federasyonu (TMF) bu sene büyük girişimler ve büyük atılımlarda bulunarak motosiklet yarışları için ciddi adımlar attı. Sanırım gelecek yıl bu yapılan işlerin meyvesini toplamaya başlayacağız. Peki 2011 sezonunda TMF’nin desteklerinden ve yaptığı işlerden bahsedebilir misin?

Tabi ki TMF’nin yaptıkları gözle görülecek şekilde ortada. Çoğumuzun hayallini bile kurmakta zorluk çektiği 4’ü İstanbul Park ve 2’si de yurt dışında olmak üzere 6 yarış düzenledi ve yarışçılara verilen ekstra desteklerle güzel ve başarılı bir sezon geçirdik. En azından güvenli-güvenilir bir pistte yarış yapıyoruz. Yarışlar İstanbul Park Pisti’nde olmasaydı zaten ben bu sene yarışmayı düşünmezdim çünkü İzmit ve İzmir pistlerinde yarışıp pistlerin halini gördüm. Buda yine yeni federasyonun bir başarısıdır.

 

TMF bu sene vizyon ve misyonunu değiştirerek yarışçı ve yarış kalitesini yükseltmeye yönelik de girişimlerde bulundu. Böylece tarihinde ilk defa İddaa organizasyonu motosiklet sporlarının içerisinde yer aldı. Sen de iddaa listesinde yer alan sporculardan biri olarak bu konuyu ve destekleri biraz açabilir misin?

İddaa’ya alınmamız tabiî ki çok güzel bir olay. Yaptığımız spor oldukça masraflı olduğu için yarışçılar bu sporda maddi desteğe çok fazla ihtiyaç duyuyor ve İddaa bu konuda yarışçılara destek olarak hem biz yarışçıların gelişmesinde hem de yarışçılar arasındaki rekabeti geliştirerek daha kaliteli yarışların ve yarışçıların oluşmasını sağladı. Tabi şu anda belirli kişiler bundan yararlanıyor ama bunun yararlarını diğer arkadaşlara da zamanla göreceklerdir. Şimdi herkes daha iyi yarışmak istiyor ki İddaya girsin ve destek de alarak daha iyi yerlere gelsin. Bunun da hem yarışçıların hem de yarışların kalitesini artıracağından eminim.

 

 

 

2011 sezonunda TMF’dan ne tür destekler gördün?

İddaa’ya giren yarışçıların 2011 sezonundaki yarış masrafları TMF tarafından karşılandı ve bunların arasından en başarılılarının bir sonraki yani 2012 sezonunda yarışacağı motosikletler de TMF tarafından sağlanacak. 1000 cc A’da yarışan yarışçılar olarak bana, Yunus Erçelik ve Tolga Uprak’a BMW S1000RR motosiklet alındı. Bu motosikletlerle son yarışta rakip arkadaşlarım yarıştı ve memnun kaldılar. Benim motorumu Misafir yarışçı arkadaşımız Ari Vos kullandı. Şimdi İddaa yarışçıları olarak İspanya’ya gidiyoruz. İspanya yarışı itibariyle motosikleti artık ben kullanacağım. Destekleri nedeniyle Motosiklet Federasyonu’na teşekkür ediyoruz.

 

Yurt dışı demişken Türkiye Şampiyonası bir yana Endurance şampiyonasında ciddi başarılar söz konusu. Yurt dışında MotoGP ve Dünya Superbike Şampiyonası’nın koşulduğu pistlerin yanı sıra birçok yerel pistte motosiklet kullanmışsın. Bunlardan en sevdiklerini kısaca pist karakterlerine de değinerek özetleyebilir misin?

25’in üzerinde Avrupa pistinde yarıştım. İçlerinden beğendiklerim arasında Valencia pisti çok teknik bir pist. Öyle bir tasarımı var ki tribünlerin neresinde oturursanız oturun tüm pistti ve yarış anında olup biteni rahatça görebiliyorsunuz. Belçika’daki Spa pisti de çok uzun (7km) ve süratli pist. Mugello pisti çok teknik ve güzel bir pist. Nürburgring Pisti’nde güzel bir anım var. Ben 1000 cc’lik motorumla düzlükte 6. Vites tam gaz giderken, o sırada antrenman yapan Kenan Sofuoğlu ve Adrew Pitt ve diğer Dünya Supersupert yarışçıları 600 cc’lik Supersport motosikletleri ile yanımdan baya hızlı bir şekilde geçip gittiler. Kıyaslayınca sanki 8. viteste gibiydiler. O an bu nasıl oluyor diye baya düşünmüştüm, demek ki Supersport ile aramızdaki fark da buymuş.

 

Tabii ful modifiyeli 600 cc’ler hafif ve güçlü yapıları ile çok hızlı oluyorlar. Dünya Superbike Şampiyonası’nda 1000 cc’ler ile aralarında pistine göre 2 ila 5 saniye oynuyor. Yurtdışında Kenan’la da aynı piste çıkmışsın. Sence Kenan bu sezon neden hak ettiği yerde olamadı?

Kenan konusunda da şunu diyebilirim. Senin de dediğin gibi hak ettiği yerde değil. Bizlerde gerek Türkiye’de gerekse yurtdışındaki yarışçı arkadaşlarla ve Moto2 de yarışan Belçikalı arkadaşla, IDM şampiyonu ile ve Hollanda şampiyonu ve diğer yarışçı arkadaşlarla bu konuyu konuşup tartıştık. Önce şu soruya bir cevap aradık, 2010 yılının son iki Moto2 yarışında Kenan iyi bir sıralama ve yarış çıkardı peki bu sene tüm sezonda bu tempoyu neden yakalamadı, tabiî ki bir iki yarış hariç. Arkadaşlara göre ilk girdiği yarış yağmurlu bir yarış olduğu icin ve Kenan’ın çok iyi bir yağmur yarışçısı olduğu için o yarışta motorunun eksikliklerini göremeden öyle geçmişti. 2010 son yarısında ise kafada giden bir kaç kişinin düşmesi Kenan’ın ilk sıralarda giderken talihsiz bir şekilde düşmesi ve yine motorunun ne performansta olduğunu göremeden ve test edemeden yarışın bitmesi bizleri yanıltarak 2011 yılında Kenan’dan çok şey beklememize neden oldu. Yani yağmurlu havada zaten motorun ne olduğunu bilemezsin ve kuruda da düşerek motorun gücünü ve eksikliliklerini göremeden sezonu kapatmış oldu. Maalesef 2011’de Kenan istediği gibi bir motor ve ekiple yarışamayınca da bizler de herkes gibi şok olduk. Umarım ki seneye daha iyi bir ekiple daha da güzel bol kürsülü bir sezon geçirerek hak ettiği yeri bulacaktır.

 

Hepimizin dileği seninkiyle aynı. Bu arada bu yurtdışı pistlerdeki can güvenliği nasıl?

Yarıştığım tüm bu yurtdışı Avrupa pistlerindeki can güvenliği çok iyi bir seviyede fakat Türkiye’deki İzmir, İzmit ve ayrıca Bulgaristan ve Sırbistan pistlerinde böyle bir can güvenliği söz konusu bile değil. Federasyon da artık bunun farkında ve bu pistlerde yarış düzenlemiyor. Kulağımıza gelenlere söylentilere göre TMF Başkanımız da zaten buralarda yarış düzenlenmesine karşı.

 

Eski yarışçılarımız İzmir ve İzmit pistlerinden kalan alışkanlıkla İstanbul Park’ta pistten çıkınca kaçış alanları olmasına rağmen aşırı sert fren yaparak düşüyorlar. Umarız bundan sonra yeniden tasarlanmadıkça bu kötü-otomobil pistlerinde yarış düzenlenmez. Yurt dışında birçok yarış organizasyonunda bulunmuş biri olarak Türkiye’de yarış organizasyonları ile ilgili fikirlerin gördüğün eksiklikler, düzeltilmesi gereken konular neler?

Yurtdışında yarışlar uzun zamandan beri süre geldiğinden hem yarışçılar hem de organizatörler ne yapılacağını, işin nasıl olacağını biliyor. Her yarış öncesi kanun ve kuralların belirtildiği mecburi brifingler (seminer) yapılıyor. Bu brifinge girerken isim listesinde herkes kendi isminin karşısına imza atıyor ve brifinge katılmayan yarışçılar kesinlikle piste çıkamıyor. Türkiye’de yarıştığım süre boyunca ben hiç brifing yapıldığını görmedim. Sezon başındaki yarış ile son yarış karşılaştırıldığında düzen iyileşmeye başladı. TMF yetkilileri de sağ olsunlar biz yarışçılara eksiklikleri sorarak kendilerini de geliştirmeye organizasyonu daha iyi hale getirmeye çalışıyorlar. Fakat daha yapılacak çok iş, alınacak çok yol var. Bu konuda biz yarışçıların üzerine de düşen çok iş var.

 

Evet, yarışçılarımızın da eksikleri çok. Yunanistan yarışı sonrasında seninle yaptığımız kısa rop. sonrasında dergide yer verdiğimiz motor telleme, kask, yan ayaklık gibi unsurlar daha çok dikkate alınmaya başladı. Ülkemizde yarışçılarımızın en büyük eksiklikleri sence ne?

Türkiye’deki yarışçıların gruplarında ilk 4–5. sırada olan kişiler iyi fakat daha arkadan gelen kişilerin bilgileri ise neredeyse hiç yok. Motorların eksiklikleri de çok. Yurtdışına buradan kimle gitsek motorunda bir arıza mutlaka çıkıyor. Büyük pistlere motosiklet hazırlayabilmek de önemli. Daha çok brifing verilerek yarışçıların bilgisi arttırılabilir ve bilgilendirilebilirler. Hakemlerin de daha çok bilgilendirilmesi gerek. Örneğin 5. Ayak yarışında tur bindirdiğimiz yeni yarışçılardan Semih arkadaşımız mavi bayrak sallanınca tam olarak ne yapacağını bilmediğinden mücadele ettiğim rakibime yol verip benim önüme çıktı ve rakibimle aramdaki mesafenin ciddi bir şekilde açılmasına neden oldu. Sonradan Semih durum ile ilgili özür diledi tabi ama ben o yarışı rakibimin arkasında 3. sırada tamamlamış oldum. Mavi bayrakta bir değil 5 kişi de geliyor olabilir. Bunun için yarışçının dönüp arkasına bir bakması gerek. Fakat brifing olmayınca bunu bilmemeleri de normal.

 

 

Erdal abi peki yarışlara merak duyan motosiklet severler için yarış dünyası ve kariyer oluşumu ile ilgili tavsiyelerin var mı? “Ben yarışmak istiyorum” diyen motosiklet severlere ne yapmalarını tavsiye edersin?

Her şeyden önce pist günlerine katılıp önce piste çıkıp kendilerini bir denemeleri lazım. Tanıdığım caddede çok iyi olan ve “Ben çok iyiyim, pistte fena olurum” diyen birçok arkadaş vardı ama piste çıktıklarında işin öyle olmadığını görüp caydılar. Her şeyden önce insanların belirli bir yaşta bu işe başlamalar çok önemli. Bu aynı 30’undan sonra bir futbolcunun olmayacağını bilmemize rağmen kendimizi zorlamamıza benzer. Çünkü burada “Ben yarışçı olmak istiyorum” diyen arkadaşlara baktığımda yaşlarının ilerlemiş olduğunu görüyorum. Ama yine de piste çıkıp yarışmak ve bazı hedefleri kovalamak hayata bir anlam ve mutluluk katabilir. Onun için herkes yarışlara girebilir fakat kariyer oluşturmak isteyen kişilerin bu işe genç yaşta başlamaları lazım. Çünkü yurt dışındaki yarışlarda gördüğümüz şey şu: arkadaşlarımın oğulları 3–4 yaşında bisiklet yarışlarıyla bu işe başlayıp 13–14 yaşlarında MotoGP’ye giriyorlar. Yarışa hevesli birçok motosiklet sever var ancak artık kariyer hedeflerini tutturmaları zor.

 

Türkiye’de belirttiğin yaşlarda bu işi yapan tek kişi Toprak Razgatlıoğlu. Toprak ile ilgili yorumların var mı?

Toprak şu anda genç yetenek olarak, Türkiye’de en iyi ve en avantajlı yarışçılardan biri. Zaten o yaşta öyle giden başka kimse yok. Elindeki bu şansı çok dikkatli ve iyi değerlendirmesi lazım.

 

Türkiye’deki yarışçıların birbirleriyle rekabetleri ile ilgili ne düşünüyorsun?

Maalesef spormenlik zayıf. Tersi gibi gözükse de gerektiği kadar birbirlerine yardım etmiyor ve bildiklerini de paylaşmıyorlar.

 

 

 

Biraz da son yarışı konuşalım. Yağmurlu havada pistte kendini çok zorlamadın, bunun sebebi neydi ve sence pistte alınan güvenlik önlemleri yeterli miydi?

Ben zaten yağmur seven, yağmurlu havada yarışan bir yarışçı değilim. Maalesef son yarışımız da yağmura gelince ister istemez sıralama turlarında kendimi zorlamadım. Ve misafirlerimizle de bütün hafta boyunca uğraştığım için pistte sadece 2 tur atabildim. Yağmur lastiği de bulamadığım için hiç riske girmemek en iyisiydi. Zaten belimdeki sorun nedeniyle kendimi de yağmurda riske sokmadım. Bence güvenlik açısından Türkiye’deki yarışçı arkadaşları hakem arkadaşlar teker teker kontrol edip yağmur lastiği olmayan kişileri piste sokmamalı. Çünkü gördüğüm kadarı ile silik haline gelmiş lastikle bile piste çıkıp hem kendini hem de diğer yarışçıları riske sokan arkadaşlar var.

 

6. ayak yarışında yarışan Ari Vos ile ilgili ne düşünüyorsun?

Ari Vos zaten çok iyi bir yarışçı. Bunu da birkaç kez Hollanda Şampiyonu olarak ispat etmiş bir kişi. Yardımsever ve herkese elinden geldiği kadar bildiklerini öğreten biri. Son TMF yarışında da benim amortisör ayarlarımı daha iyi bir şekilde ayarlayarak yarışta daha iddialı olmamı sağladı.

 

Son yarışı kendin icin değerlendirebilir misin?

Maalesef yağmurda elde ettiğim kötü sıralama zamanı nedeniyle yarışa sonuncu olarak başlayarak 3. sırada tamamladım. Bu tabiî ki benim için güzel bir netice oldu. Ve bu netice sonucu TMF yarışına 3. sıradan başladım. Ari Vos’un’da ayarladığı amortisörlerimin sayesinde motorum da daha iyi bir performans sundu. Yarışa iyi bir başlangıç yaparak BMW kullanan rakiplerimin uzaklaşmasına engel oldum. Burada çok ciddi mücadeleler sonucu en öne geçtim. Yarış ortalarında arkamdakilerle farkı epeyce açınca sabit tempoda sürmeye başladım. Ancak yarışın sonlarına doğru Yunus bana yetişti. Son düzlükte BMW’nin gücünü kullanarak beni geçmeyi başardı ve ben 2. oldum. O an keşke bende de bir BMW olsaydı diye düşündüm ama nasıl olsa haftaya bende de aynı motor olacak. Zaten bana yetişirken de kestirme yapmış.

 

Padokta televizyondan da seyredenler bana da bu kestirme işinden bahsettiler.

Evet, maalesef çok üzücü bir olay. Hele birde çok sevdiğim arkadaşım tarafından bana karşı yapıldığı için daha da çok üzüldüm. Daha önce de dediğim gibi bizim yarışçı arkadaşların maalesef sportmence yarışmadığının ve hakemlerin zayıf kaldığının bir ispatıdır. Söz konusu virajı bir defa yanlışlıkla geçebilirsin ama üç defa yaparsan bu bir kasıtlı olaydır ve normalinde ceza verilmesini gerektiren durumdur. Zaten günün en iyi zamanlarını da bu kestirme yapılan turlarda yapıldığı ispatlıdır. Ama bu arkadaşlar da bu olaydan daha önce mağdur kaldıkları zaman olaya daha başka yaklaşıp hatta sık ayette bile bulunmuşlardı. Burada pist görevlilerine düşen bir görev de şudur: kestirme geçilen o viraja bariyer koyup gecen arkadasın zamanını lehine değil de aleyhine düzenlenmelidir. Yarıştan sonra beni birçok kişinin, Yunus’un arka düzlük sonunda birkaç kez üst üste kestirme yaparak benim açtığım farkı kapatıp bana yetiştiğini söylemelerine rağmen emin olamayıp itiraz etmeyerek yarışı 2. sırada bitirmeyi kabullenip konuyu hiç açmadım. Ama hakemler de görmüş. Fakat bu duruma o an müdahale etmemiş olmaları üzücü bir eksiklik. Aynı konu daha önce de gündeme gelmiş ve itirazlar edilmişti. Ama bu gün de güzel bir gün olarak anılarımızda yer alacak.

 

Yarışçıların Erdal Abisi olarak eklemek, söylemek istediğin bir şeyler var mı?

Arkadaşlardan sportif centilmenlik içerisinde yarışmalarını istiyorum çünkü zaten neredeyse hepimiz ailelerimize, yakınlarımıza sevdiklerimize (sen de dahil) karşı durarak yaptığımız bu sporu birde birbirimize pistte zorluk çıkararak zorlaştırmayalım. Centilmenlik dışı hareketlerden dolayı kaza yapıp kendimizi ve sevenlerimizi üzmeyelim. Reklam ve duyurular ile medyatik olup, yarışlara daha fazla seyirci çekerek, yarışçılar için yeni ve güçlü sponsorluk olanakları yaratılmasına gayret edelim.

 

Erdal abi samimi açıklamaların için sana teşekkür ediyorum, gelecek sezon için de başarılar diliyorum.

Sağol Ahmet ben de sana teşekkür ederim.

Cevap bırakın