in

Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir

Yazar: Pervin Ozulu

Kamping sandalyemi ve yiyecek erzakımı motoruma yükleyip doğada spontane sakin bir yer bulmak için yola çıkmak artık sürüş tarzım oldu sanırım.

Havalar henüz tam soğumadı, hala gündüzleri yaz sıcakları oluyor. Kavurucu sıcakların olduğu günlerde motor sürmek en sıkıntılı dönem bence, üstüne üstlük boğucu nem de varsa tam bir zorlu sınav gibidir o günler dışarıya çıkmak. Rüzgar bile serinletemiyor, çünkü rüzgar da alev alev yakıyor insanı. 32 derecenin üzeri motosiklet kullanımı için hava tehlikeleri başlar, güneş çarpma ihtimali bile vardır. Yola devam etmek yerine mola vermek iyi olur aslında, böyle sıcaklar için uygun kıyafet ve bol sıvı tüketmek şarttır. Özellikle 4 silindirli motorlardan bu havalarda ciddi bir sıcaklık vurur bacaklara, ayaklara. Bacak iç kısımları yanar, motordan gelen o sıcaklık bir mangalın üzerindeymiş gibi hissettirir, resmen pişirir.

Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  1. İçerik Fotoğrafı
Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  2. İçerik Fotoğrafı

İlk 4 silindirli motorumla bir sıcak yaz gününde çok komik bir şey yaşamıştım. Fena bir sıcak vardı, havadan yani yukardan ve motordan kısacası her taraftan sıcak hava saldırısına uğramış gibi hissediyordum. Yolun az ilerisinde derin ve büyük bir su birikintisi vardı, “Oh” dedim, anlık da olsa serinlerim hevesiyle o suyun tam ortasından hızlıca geçmeye karar verdim. Serinlemek için her şeye razıyım, hani uzun yollarda, Ege ve diğer sahil şeritlerinde yol kenarlarındaki dinlenme tesislerin bazılarında tepeden kocaman duşlar vardır ya, arabaları serinletmek ve tozunu yıkamak için. Motorla onun altına geçin ve durun, çok komik oluyor. Kaskın üzerine düşen o sert basınçlı su kaskın tepesine çarptığı yerden etrafa sıçrıyor, sertçe motora direkt su bile vurmuyor. Çok basınçlı bir su olduğu için boyun için biraz tehlikeli olabilir, çünkü tüm tazyiki boyun ve kafa emiyor. Dikkatli olmak gerek, o tip akan sular güçlü ise tehlike yaratabilir. Motorumla altına geçtiğimde kendimi özellikle boynumu sıktım. Suyun gücünü hissettikten sonra kendimi ona göre ayarlayarak “Rahat ol asker” der gibi gevşedim ama kontrollü dikkat etmeye devam ettim. Çok da gevşek oturmamak gerek, su dengesiz akıyor, aniden daha sert akabilir, nereye ve nasıl çarpacağını baştan bilemeyiz, dengeyi sağlamak önemli. Sonuç olarak muhteşem ötesi bir serinleme olmuştu, su buz gibi olduğundan çok keyif aldım, motorumla dereye dalmış gibiydim, ancak yola devam ettiğimde havanın sıcaklığı yüzünden kıyafetimin kuruması uzun sürmedi, yine de çok faydasını gördüm. Aynı bu serinleme maceram gibi yolun ilerisinde gördüğüm o büyük su birikintisinden çok umudum vardı, sudan hızlıca geçip üzerime olabildiğince fazla su sıçratma planı yapmıştım hemen, amaç bir an için bile olsa serinlemekti. Henüz daha o sudan geçmeden sevinmeye başlamıştım, mutluydum, ıslanacaktım ve serinleyecektim, çamurlu da olsa hiç önemli değildi. Motorumu da biraz soğutabilecektim belki. Tam istediğim gibi o sular kocaman üzerime ve komple bacaklarıma sıçradı, ama ne yazık ki bir hesap hatası olmuştu. Tahmin edemedim, düşünemedim ve hatta çok da şaşırmıştım, çünkü tam tersi oldu, serinleme yerine çok daha fazla yandım. Üzerime gelen su sanki çayı demlemek için bir su ısıtıcısında kaynatılmış gibi sıcaktı, resmen kaynar su üzerime geldi. Zaten yanıyordum, çivi çiviyi söker misali de olmadı tabii ki. Hem havadan hem motorun sıcağı ile hem de o kaynar su ile yanarak yoluma devam ettim, sirk gösterilerinde kullanılan o ateş çemberinden geçseydim aslında o da olurdu, fark olmazdı.

Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  3. İçerik Fotoğrafı
Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  4. İçerik Fotoğrafı

Çok sıcak bir tecrübeydi. Artık erimeye başlıyordum, tıpkı sıcaktan asfaltın eridiği gibi. Yollarda mutlaka denk gelmişsinizdir, sıcaktan yumuşayan ve yapışkan olan asfalta. Maalesef sıcak havalar asfaltı eritebiliyor ve bu tabii ki hem arabalara hem de özellikle motosiklet sürücülerine zor anlar yaşatır. Aracımıza ziftin bulaşmasını istemediğimiz için ve ayrıca da kaymamak ve yapışmamak için yolun erimemiş kenarındaki toprak kısımlardan gitmeyi tercih etmeliyiz, öyle bir imkan varsa tabii ki. Yol çalışma ekipleri kumlama yöntemiyle eriyen asfalta müdahale edebiliyor, tıpkı kış aylarında buzlanmada tuzlamayla müdahale ettikleri gibi. Erimiş asfalt üzerinden geçerken daha yavaş ve daha temkinli sürüş yapmak faydalıdır. Bu aşırı sıcak günlerde soğuk havaları özlerim, hatta şimdiden soğuk mevsimlerdeki gezilerim için kamp ateşi kurmadan kolaylıkla çay demleme keyfi için bir Osmanlı ocağı edindim. Ufak eski bir çaydanlığım da var evde, eski olması daha güzel, onlar da artık motorumda yerini alacak. Şimdiden kışa hazırım, ancak bu gezim Ağustos Ayındaydı, hava fena sıcaktı. Serinlemek için gölgelik bir yer ve soğuk içecekler tek çare. Soğuk erik suyumu, soğuk kahvemi, su ve meyvelerimi alıp yola çıktığım gün rota kendiliğinden Sapanca Gölü oluverdi, mıknatıs misali. Sanırım sandalyemi kurabileceğim serin bir gölgelik yer arayışım beni göl kenarına götürdü. Motorum yanımda olacak, sandalyemde oturduğumda hem onu hem manzarayı görmeliydim. Çok mu keyfime düşkün oldum, nedir bu hallerim? Güzergah olarak paralı yola girmeden dümdüz ana yoldan Adapazarı istikametine devam ettim. Seka Kamp Piknik Alanına girdim, göl kenarına ineyim dedim hemen, yolun devamı toprak ve biraz bozuktur. Göl manzarası gerçekten güzeldi, serin bir esinti var mıydı hiç fark edemedim bile, hava öyle sıcaktı ki, beni pişiriyordu resmen. Fotoğraf çekmek için durduğumda güneş sanki kibrit yakıp yakıp duruyordu, komple dünya yanacaktı. Durduğumda sıcaktan niye durduğumu bile unuttum, durunca daha da sıcak oldu, yazlık fileli montum yapıştı üzerime, böyle havalarda aslında uzun kollu teri dışarı atan özel yapım tişört giymek en idealidir, mont da yapışmaz, ama yaz mevsiminde otomatik olarak kısa kollu giyme alışkanlığımdan vaz geçemiyorum. Boyun için bandana kullanmak çok faydalıdır, arada onu ıslatmak ve ıslak takmak harika bir serinlik veriyor. Durduğumda eldivenlerimi de çıkarttım, yazlık ve kaliteli olduğu halde onları tekrar giyme düşüncesi bile korkunç geliyordu bana, çünkü onlar bile yapışmıştı. Acil çözüm olarak kısa süre sonra tekrar duracağımı da düşünerek yanlış da olsa eşyaları arka çantama koydum. Kaskı taktım bir tek, toprak yoldan devam ettim. Tahmin ettiğim gibi kısa süre sonra tekrar durdum, fotoğraf çekmeyi unutmuştum sıcaktan. Fotoğraf çektim, su içtim ve tekrar devam ettim. Henüz kamp için kafama uygun bir yer bulamamıştım. Yolun sonu tekrar aynı ana yola veriyor ve oradan devam ettim. İleride ki Eşme çıkışından sahile indim. Orası çok kalabalık değilse oralarda bir yer bulabilirim kendime diye düşündüm. Yollarda hala yıllar öncesi gibi pek motorcu görmüyorum nedense, çoğunlukla hep şehir içi trafiğinde motorcu görüyorum ama şehir dışına çıkınca çok nadir, tıpkı 20 yıl öncesi ki gibi, yollarda tek motorcu olduğum zamanlarımdaki gibi hissediyorum hala. Bu çok ilginç bir durum aslında…

Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  5. İçerik Fotoğrafı
Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  6. İçerik Fotoğrafı

Eşme sahili serin havalarda çok tatlıdır, severim, çünkü sakin ve kalabalık değildir. Büfeler vardır, çeşitli salaş cafeler vardır, çay bahçesi tarzında ve hazır mangal veren yer var, eti de alabiliyorsunuz, kendin pişir usulü ile güzel bir göl kenarı keyfi olabilir. Ayrıca gölün bu tarafından gün batımı manzarası muhteşem görünür. Ancak geldiğim o gün hava çok sıcak olduğu için birçok aile piknik ve gölde yüzmek için gelmiş, kalabalığı görünce ben hemen “Kaçış” moduna geçerim. Çok gürültülüydü ve çok karışık yorucu bir görüntü vardı. Dönüp aynı ana yola çıktım. Kafama uygun yeri bulmak için bakınırken tabelası ve yazısı olmayan garip bir yol çıkışı gözüme ilişti. Ters bir girişi vardı, tam keskin bir U dönüşüyle o yola girdim, etrafa bakınmasaydım o yolu görmezdim, teğet geçerdim. Yokuş aşağıya indi yol ve hemen sonra daraldı, müstakil bahçeli yazlık evler başladı, geniş alanların üzerinde birbirlerinden mesafeliydi hepsi. Garajlı ve geniş çimenlik bahçeleri olan, düzenli ve bakımlı yerlerdi, temiz pak bir bölgeye gelmişim tesadüfen, hiç beklemezdim. Yazlıkçıların olduğu gizli bir yer bulmuş gibiydim. Böyle gizemli sürüş yapmayı seviyorum, o tatlı heyecan tüm dertlere şifaymış gibi gelir bana, hemen keşif hastalığına yakalanmıştım ve beynim resetlenmişti. Yola yavaşça devam ettim, göl kenarına sahile vardığımda gördüğüm göl manzarası ve sessizlik nedeniyle doğru yere geldiğimi ve hedefi tam ortadan isabet ettiğimi anlamıştım. Sahildeki yoldan sürüşe devam ettim, yol nereye kadar gidiyor ve kamp için en uygun yer neresi diye yer aramaya başlamıştım. Sazlık manzara, göl kenarındaki bitki örtüsü ve gölge yapan ağaçlar beni resmen keyiflendirdi. Gölde özel ufak tekneler, kayıklar vardı, birer birer tane tane herkesin kendi mülkün önünde. Ne kadar sakin ve güzel bir yere gelmiştim böyle. Bana doğru gelen yolda yürüyen bir bey kibarca selam vererek yanımdan geçti, yavaş yavaş devam ettim. Tam hayalimdeki yeri de bulmuştum, o yeri gördüğümde “Evet burası, burada duracağım” dedim. Hem tam suyun dibinde, hem motor da yanı başımda olacak, ağaçlık serinlik, gölge, bol bol sazlık vardı ve sandalyemi suyun içine bile koyabilecektim. Nefis ve kuytu bu doğa köşesi on numara oldu. Sıcaklığı bile fazla hissetmedim, gölden serin hava geliyordu. Manzara bir yağlı boya tablosuna ilham olacak kadar güzel. Motorum da dinlensin, bu sıcaklarda uzun sürüş yapmak motor için de iyi bir şey değildir. Sandalyemi ve her şeyimi ayarladım, kitabımı da çıkarttım. Sandalyeyi gölün içine koydum, ayaklarım suyun içinde ve oturduğum ilk an doğal olarak motoruma baktım “Keyfin en uç noktası mı bu şimdi?” kendime sordum. Etrafta hiçbir gürültü yoktu, kuşların ve gölün hafif dalga sesi vardı sadece. Sazların çubukların arasında oturan bir kuş gördüm, belgesel izlemeye başladım. Hiç sazların arasında daldan dala atlayan bir kuş görmemiştim, hani derin tropik ormanlarda maymunların ağaçtan ağaca atladığı gibi bu kuş da sazdan sazdan atlıyordu, çok ilginç görünüyordu, canlı izlemenin tadı çok farklı. Belgesel bununla bitmedi tabii, cam gibi berrak gölün içinde de çeşit çeşit bir sürü balık ve su yılanlarını izledim.

Yaz Sıcağında Eşme Sahili Motorcuyu Serinletir  7. İçerik Fotoğrafı

Herkese bol doğa sürüşleri tavsiye ediyorum, şehir stresinden ve iş hayatımızdaki stresi azaltan tek şey doğadır. Onun kıymetini bilmek, sık sık ve düzenli olarak buralarda vakit geçirmenin çok büyük faydası var. Etkiyi maksimuma çıkartmak için motorla doğayı keşfetmeli. Sürüşleri sırf şehir içi yapmayın, şehir dışına çıkın ve kendinizi yeni yollara ve doğaya teslim edin, açılın…açılın ki motorculuğun en güzel yanlarını keşfedin.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Bisiklet kullanıcıları için İstanbul Gezi Rehberi çıktı!

Gece Çim Sürüşü ve Kirpi

REKLAM