Menu
in

Yeni Indian Ve Victory’ye İzmir’de Bindik

DİKKAT ET HARLEY, KIZILDERİLİLER GELİYOR

İzmir’in sıcağına, 37 derecede iniyoruz EypBike’ın avlusuna. Mağazada çok acayip Kızılderililer, aman pardon, Indian’lar ve Vıctory’ler var. Detaylar çok acayip, boyutlar hiç alıştığımız gibi değil, bloklar ışıltılı, Victory’ler pek sportif. Kapıda bizi iki motor bekliyor, bunlardan bir tanesi muhteşem görüntüsü ile Indian Chieftain. Bornova’dan yola çıktığımızda Indian yüksek karizması ile kendisini hemen yolda gösteriyor. Devasa Amerikan firması Polaris Victory ve Indian markalarını 2011 yılında bünyesine katarak, üretime de başlamış durumda. 2 milyar dolarlık iş hacmi bulunan Polaris, 2020 yılında bunu 8 milyar dolara çıkartmayı hedeflemiş durumda, bunun içinde motosiklet üretimi de var.

 

 

 

 

Üretici devasa, Indian ismi ve akılda kalan eski modelleri etkileyici olunca, ortaya çıkan sonuç üründe de harikalar yaratıldığını motorun her noktasında görebiliyorsunuz. Indian markası üretimde olduğu her dönem Harley’ye rakip olarak üretilmiş, onunla benzerlikler gösteren soylu bir marka olmuş. Dolayısıyla kendisine has bir görünüşü var. Kocaman ön çamurluk, genel çizgiler itibarı ile motor biraz 1935 model süperlüks otomobil Duesenberg’i andırıyorsa da, hem detayları, hem de sürüş hissi oldukça modernize edilmiş durumda. İzmir’deki otobanların bağlantılarında, Victory’nin üzerinde Indian’a uzaktan bakıyorum, şiir gibi bir gidişi ve aynı şekilde nefis bir görünüşü var. Harley’lerin tersine bu alet aşırı sessiz. Sessizliğin getirdiği sürüş konforu ve düşük vuruntulu yumuşak motor sayesinde, bu motorla uzun yol yapmak çok problemli değil.

 

 

 

 

Thunder Stroke 111 adı verilen 1811cc’lik motor, geleneksel Indian motoruna görsel olarak çok benziyor. Adeta büyük bir metal alaşım almışsınız, bunu heykeltraş gibi yonta yonta bu şekili vermişsiniz gibi duruyor. Yanlarda paralel sübap itiş mili kolları, aşağı yönlendirilmiş egzoz çıkışları ve kolumdan kalın parlak egzoz boruları, 49 derecelik V2 motor, hepsi eskiye benzeyen bir ürün olmakla birlikte son teknoloji ile üretilmiş. Üretim direktörü Gary Gray, 49 derecelik açının “derli toplu duran bir V2’nin güç üretebileceği en dar açıya ulaşmaya çalıştık, bu açının aynı zamanda en geniş silindir pistonları kullanabilmemize olanak vermesi gerekiyordu” diyor basın lansmanlarında. Gördüğümüz kadarıyla 2 litreye yakın hacme sahip bu devasa blok, bu açı sayesinde oldukça az yer kaplıyor. Motor oldukça modern iç dinamiklere sahip biçimde tasarlanmış.

 

 

Motorun göstergeleri depo üzerine konumlandırılmış ve okumak için biraz kafayı eğmek gerekiyor. Yol bilgisayarı ise hemen gözünüzün önünde ön konsolda yer alıyor.

 

 

Devasa tek parça krank üzerinde krank kolları yanyana takılmış olarak çalışıyor, arka silindir sola doğru kaçık duruyor. Piston kolları tek parça, pistonlara da 52 mm’lik dev pimlerle bağlanmışlar. Deniz dizelinden Formula 1’e kadar uygulanan bir teknoloji. 2.600 devir/ dakikada verdiği 140 newton metrelik tork ile daha kalkıştan itibaren nitro takılmış bir lokomotif gibi çekmeye başlıyor. Motorun soğutması hava ile yapıldığından, İzmir sıcağında sürücüye aşırı olmasa da bir sıcak hava geliyor. Kontrol ve kumandalar, fotoğraflarda da görülebileceği üzere son derece etkileyici tasarlanmış. Aslında içlerinde kablo setleri olan bu nikelajlı dev kontroller, yine bir heykeltraşın elinden çıkmış monoblok sanat eserleri gibi duruyorlar. Vites kutusu oldukça akıllıca tasarlanmış. Kısa vites yolları, çok da ağır olmayan bir debriyaj kolu, birbine yakın vites oranları ve overdrive gibi tasarlanmış 6. vites motorun ağırlığıyla kolayca başederek rahat ve yumuşak bir kullanım sağlıyor. Vites kutusu o kadar rahat ve yumuşak ki, eğer arzu ederseniz bütün gün debriyaj kullanmadan şakır şukur vites değiştirerek kullanabiliyorsunuz.

 

 

Her iki yandaki bagajların kullanımı son derece rahat, 10 kg’lık limitleri mevcut.

 

 

Şayet gazlıyorsanız 5.500 devirden hemen önce devir kesici olduğunu unutmayın. Vites oranları son derece birbirine yakın, tahminen gelenekselleşmiş teknik sebepler yüzünden 6 vitesli tasarlanmış. Bu esnek ve dev hacimli motor sayesinde şayet 3 vitesli de yapsalar tahminen rahat yürürdü. 380 kilogramı bulan ağırlığı fuar yüzünden kapalı Kordon’a giremeyip geri dönmemiz esnasında Serkan’ı terletse de, bir kere yola koyulduğunda 46 mm’lik iri ön çatalları, hava ile sertliği ayarlanabilen arka amortisörü sayesinde bir kere yola koyulduğunda, İzmir Körfezi’nden kayıp giden devasa gemiler gibi yolda akıyor. ABS sistemi ile donatılmış bağımsız ön ve arka frenler oldukça iyi durdurma gücüne sahip olmakla birlikte İzmir’in süper kaygan asfaltında kilitlenme eğilimine girebiliyor. Baz modeli olan Chief’in bu testteki önüne cam takılmış sert yan çantalı, biraz da geometrisi değişik olan bu modeline Chieftain adı veriliyor.

 

*

 

*

 

*Motorun geneline baktığınızda, markanın işaretlerinin mümkün olan her detayda, vidada kullanıldığını görüyorsunuz. Bu haliyle oldukça etkileyici bir motosiklet olduğu kaçınılmaz.

 

 

Harley’de bunun rakibi Street Glide olarak gösterilebilir. Harley 103 kübik inçlik daha küçük motoru ile 35-40 bin euro civarında bir fiyat ile satılıyor. Chieftain 48 bin dolarlık Türkiye fiyatı ile satılıyor. Sonuç olarak gün içinde 100 kilometreden fazla yaptığımız yolda, sele konforunu, sürücü kulağı dostu sesini ve donanımını çok beğeniyoruz. Kayış aktarma sayesinde iyice sessizleşen motorun sürüş keyfi, Harley’nin bu motor karşısında dikkatli olması gerektiğini düşündürüyor. 60’lardan kalma bir genel görüntü, mükemmel bir işçilik, sportif görünen bir motor bloğu, rahat bir oturuş ve elinizdekileri istifleyebileceğiniz devasa bagajlar. Bunlarla bitmiyor, hız sabitleyici, harika bir hava katmış beyaz zeminli hız ve devir göstergeleri, dijital ekranlı yol bilgisayarı ve radyo sistemi. İzmir’de Eypbike’ın avlusunda kırmızı rengi yanar döner bu harika aleti karşımızda gördüğümüzde heyecanlanıyoruz.

 

 

Victory Cross Country: 97 beygir, 14.3mkg, 347 kg

 

 

Buna binecek miyiz yani şimdi? Evet, durduğu yerden çıkartıyorlar. İnsan binmeye pek kıyamıyor, seyretmesi ise, bak bak bitmiyor. O arkada eskileri hatırlatan kuyruk ve bayıldığım üçgen stop, radyo anteni, arkalara uzanan retro çamurluk. Evet, hemen binmek istiyorum. Dengesi şaşırtıcı. 347 kilogramlık ağırlığına rağmen, ağır trafikte son derece dengeli hissediliyor. Kayış aktarımı ile iletine V2’nin gücü, İzmir’in sabun asfaltında beni hemen üstünden atmak istiyor, neyse ehlileştiriyoruz kendisini. Motor bloğu 106 kübik inç, metrik ölçülere göre 1.731cc’ye denk geliyor.

 

 

 

 

Günümüz orta sınıf benzinli arabalarından daha büyük hacimli bu V blok, yağ ve hava ile soğutuluyor. 97 beygir üreten motor, gücüne ve hacmine rağmen bu sınıftaki Street Glide, Moto Guzzi Califaornia ve Honda F6 Bagger’a göre son derece düşük, 6 litre/100km gibi bir yakıt tüketimine sahip.Bagger tipli motorlar arasında; Honda F6B, Harley Street Glide, Moto Guzzi California gibi modellerin arasında, açıkçası en özgün çizgiler bu motorda bulunuyor. Renk bakımından da simli turuncu, simli kırmızı gibi değişik ve standart dışı renklerle satışa sunuluyor.

 

 

 

 

 

 

Benzerleri arasında 667 mm’lik sele yüksekliği ile en alçak motosiklet. Victory’nin 50 derecelik hava yağ soğutmalı motor bloğunun performansı inanılmaz. Hem bacaklara herhangi bir sıcaklık gelmiyor, hem standart egzozlar harika bir “brap brap, baaarp” şeklinde sesler çıkartıyor, hem de İzmir’in her kırmızı ışığında deli gibi “en önce ben kalkıcam” çalışmasına izin verecek kadar sportif bir doğası var. Silindir başına 4 sübap teknolojisine sahip bu sportif blok, yine Polaris grubunun iyi işçiliğine sahip. Türkiye’ye Uniteks tarafından getirilen motorun satış fiyatı 37 bin dolar seviyesinde.

Cevap bırakın