in

Motoroman – İstanbul’dan Katmandu’ya – Bölüm V

 

İstanbul’dan İran’ın doğu sınırlarına, Pakistan’da Karakoram yolu, Hindistan’da bitmek bilmeyen dağ yolları ve sonunda Nepal. Çağlar Erkenci ve Africa Twin’i ile 20.000Km’lik bir Motoroman’a hazır mısınız?

Geçen sayımızda Pokhara’ya ulaşarak yolculuğumun gidiş bölümünü noktalandırdığımı sizlerle paylaşmıştım, bu sayımızda ise Nepal’de geçirdiğim 3 aylık süre ve 35 gün süren dönüş yolculuğumu özetlemeye çalışacağım.

 

Pokhara’nın bir göl kenarında olduğunu biliyordum, iklimi Katmandu’ya göre daha yumuşak olmalıydı, şehre vardığımda bunları hemen hissettim. Pokhara 8000 metrelik dağlardan biri olan Annapurna’ya çok yakın olduğu için tam bir trekking merkezi, profesyonel tırmanıcılar ve doğa yürüyüşçülerinin toplandığı bir kasaba diyebiliriz. Artık birkaç ay boyunca burada yaşayacaktım, fırsat buldukça planladığım yerlere motosikletimle gidecektim, dağlarda ve tursitik olmayan vadilerde de yürümeyi planlıyordum. Tüm bunları maddi açıdan nasıl yapabileceğimin cevabı ise Nepal’in oldukça ucuz bir ülke olması, gayet temiz bir yerde 150-200TL gibi bir rakama bir ay boyunca konaklayabiliyorsunuz, karnınızı doyurmak ta oldukça ucuz.

 

Nepal’de kaldığım 2,5 ay boyunca planladığım kadar gezemedim, özellikle Upper Mustang (Yukarı Mustang) denen bölgeyi ziyaret etmek istiyordum. Yukarı Mustang bölgesi 2008 yılına kadar bir krallıktı, oldukça yüksek topraklara sahip bir krallık. Yakın zamanda Çin’in yeni bir yol yapımına başlaması ile Mustang bölgesi çok ta kolay olmasa da eskiye nazaran daha kolay ulaşılabilir bir hale geldi. Bu yolu çok merak ediyordum, fakat bölgeye girmek için ödenmesi gereken 500USD beni oldukça zorlayacaktı, bu rakamı ödediğinizde bölgede 10 gün kalabiliyordunuz. Mustang bölgesini de başka bir bahara bırakıp daha ulaşılabilir yerlere gitmeyi tercih ettim. Katmandu Pokhara arasındaki yolu toplam 6 kez motosikletimle geçtim, neden derseniz Katmandu’ya bir iş için gelen fotoğrafçı arkadaşıma bir hafta boyunca asistanlık yaptım, yani Nepal’de çalışıp para da kazandım diyebilirim. Katmandu yakınlarındaki Nagarkot beni en etkileyen yerlerden biri oldu, Himalayaları gözlemlemek için en uygun yer diyebilirim, gün doğumunda oldukça fazla zirveyi gözlemleyebiliyorsunuz. Pokhara çevresindeki dağ yollarında epey dolaşma fırsatım oldu, GPS kullanmadığım için bilgisayardan kendime yol notları çıkartıyordum, rallilerde kullanılan ‘’road book’’ gibi, sonra o notlara göre ilerliyordum.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 1. İçerik Fotoğrafı

Gürcistan yaylaları ülkemizdekilerden pek farklı değiller.

 

Nepal’de motosiklet kullanmak Hindistan’a göre biraz daha güvenli ama yine de kamyon ve otobüslere dikkat etmeniz gerekiyor. Trafik bize göre tersten akıyor, yolların durumu hiç belli olmuyor, bazen çok düzgünken bir anda dev çukurlarla karşılaşabiliyorsunuz. Nepal’de kaldığım süre boyunca trafikte 2 kez tehlike atlattım diyebilirim, ilki hatalı sollama yapan bir otomobildi, kaçacak pek yerim olmadığı için oldukça korkmuştum. İkincisi ise Katmandu’nun etrafındaki çevre yolunda gerçekleşti, inanılmaz sıkışık bir trafikte karşıdan gelen bir motosikletin koruma demiri benim yan çantama takıldı, neyse ki ikimiz de düşmedik, hatta durmadık bile diyebilirim. Polis ve askerle hiç işim olmadı, kontrol noktalarında hiç durdurulmadım, zaten turistlere pek dokunmuyorlar, emir büyük yerden sanırım.

 

Yılbaşı kutlamalarını da atlattıktan sonra özel sebeplerden dolayı Türkiye’ye geri dönmem gerekiyordu, dönüşümü planlamaya başladım ve öncelikle hava-yol koşullarını kontrol ettim. İran’da hava oldukça soğuktu, sıcaklık eksi değerlerde olduğu için motosiklet sürmem imkansız gibiydi, Türkiye’ye girdikten sonra motosikletimi kargolayabilirdim ama sınıra kadar ulaşmak oldukça zorlu görünüyordu. Hızlı bir plan değişikliği ile İstanbul’a uçakla dönme kararı aldım, motosikletimi Pokhara’da tanıdık bir pansiyonun bahçesine bıraktım ve artık Türkiye’deydim. Türkiye’de işlerimi hallettikten sonra nisan ayının başlarında Nepal’e geri uçtum ve motosikletle dönüş hazırlıklarına başladım.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 2. İçerik Fotoğrafı

Sukkur’un Kuzeyinde çoban.

 

Yaklaşık 4 aylık bir aranın ardından tekrar Pokhara’daydım, Türk arkadaşlarımın hepsi yurda geri dönmüşlerdi. Motosikletimi görmek için sabırsızlanıyordum, gerçi ben Türkiye’deyken 3 farklı arkadaşım motosikletimi ziyaret etmişlerdi, Nepal’e turist olarak giden arkadaşlarım motosikletimin fotoğraflarını çekip bana yolluyorlardı. Örtüyü kaldırdım ve kontağı çevirdim, sonra da marşa bastım, ilk marşta çalışmıştı motosikletim. Türkiye’ye dönmeden önce motosikletimde bir takım elektrik problemleri olduğunu hissetmeye başlamıştım, dönüş yoluna çıkmadan önce bu sorunları test edip çözmem gerekiyordu. Motosikletimi birkaç gün kullandıktan sonra aynen tahmin ettiğim gibi elektrik kesmeye başlamıştı, nedenini bulmam birkaç günümü aldı, sonuçta sorunun konjektörde olduğunu tespit ettim. Yanımda yedek konjektör yoktu, motosiklet cenneti olan Nepal’de dükkan dükkan dolaşmaya başladım, sonunda KTM yetkili servisinde bulduğum DUKE390 konjektörünün değerleri benim aradığıma yakındı. Yeni konjektörü motosikletime bağladım ve test etmem için bir miktar sürüş yapmam gerekiyordu fakat Pokhara’da benzincilerde grev olduğu için benzin satışı durmuştu, evet şaka gibi şehirde benzin yoktu. Ertesi gün akşamüstü benzincide kuyruğa girip beklemeye başladım, motosikletlere 5Lt, otomobillere ise 10Lt benzin veriyorlardı, sıra bana geldiğinde bağıra çağıra depomu doldurtmayı başardım.

 

Yol için hazır gibiydim, hava sıcaklığı Nisan’ın 20’si gibi Nepal’de bile kendini hissettirmeye başlamıştı, hava durumunu kontrol ederken hep Pakistan’ı düşünüyordum. 22 Nisan sabahı Pokhara’dan İstanbul’a doğru yola çıkmıştım, önümde uzun bir yol vardı, dönüşte daha az yüküm vardı ve artık yedek lastik taşımıyordum. İkinci gün Nepal Hindistan sınırına varıp yoluma devam ettim, dördüncü gün ise Pakistan sınırına dayanmıştım. Pakistan gümrüğünde işlemlerimi yaparken Gerhard ile tanıştık, kendisi Avusturya’lıydı ve minibüsü ile seyahat ediyordu. Gerhard’a sınır geçiş işlemlerinde yardım ettim ve Pakistan’a girdikten sonra gazozlarımızı içerken muhabbet etmeye başladık. Kendisi benim gibi geçtiğimiz yaz yola çıkmış, kız arkadaşı ile beraber Bangladeş sınırına kadar sürmüşler, daha sonra araçlarını Nepal’de bırakıp ülkelerine uçakla geri dönmüşler. Gerhard’ın iki arkadaşı aracı sürerek geri getirme sözü vermişler fakat Pakistan’da yaşanan tatsız olaylardan ötürü son anda vazgeçmişler, Gerhard da mecburen Nepal’e uçup aracını kullanarak dönüş yoluna başlamış. Uzun lafın kısası rotamız aynı, hatta Ermenistan ve Gürcistan’a girmeyi o da planlıyormuş, artık kendime özel bir eskort aracım vardı.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 3. İçerik Fotoğrafı

Ermenistan bizi yüksek sayılabilecek bir dağ geçidi ile karşıladı.

 

Lahore’da Pakistan motosiklet kulübünden Mukarram ile buluştuk ve bize işyerinin kapılarını açtı, bahçeli ve kocaman bir alandı burası. Lahore’da 4 gün geçirdik, tanıdığım birçok kişi ile görüştüm ve giderken yaptığım gibi yine Lahore’da yağ değişimi yaptım. Gerhard’ın aracındaki sorunları da dünyanın en kötü tamircisinde kısmen çözdük. Hatta Pakistan motosiklet kulübü ile bir kampa gittik, Changa Manga adında ormanlık bir alanda eğlenceli bir akşam geçirdik. Mukarram bize Queatta’ya kadar konaklayacak tüm noktaları ayarladı, Bahawalpur ve Shikarpur’da çok değerli insanların evlerinde kaldık, çok güzel ağırlandık. Motosikletimde bir sorun yoktu, Gerhard’ın aracı da ufak tefek sorunlara rağmen ilerliyordu, genelde ben önden gidiyordum ve mola verip Gerhard’ı bekliyordum. Hava o kadar ısınmıştı ki hemen hemen her molada yazlık ceketimi musluğun altında komple ıslatıp üzerime giyiyordum, en fazla 10Dk içinde ceket komple kuruyordu. Sukkur’u geçtikten sonra heyecanlanmaya başlamıştım çünkü Sukkur-Quetta arasındaki yolu gidiş yolculuğumda trenle geçmek zorunda kalmıştım. Jacobabad’dan sonra yine eskortlu günler başlamıştı, genelde ben yine eskortları beklemiyordum, zaten onlar da Gerhard’ı bırakmıyorlardı, bu sistem iyi olmuştu. Ünlü Bolan geçidi ve dağların arasından hafif tırmanan yol oldukça güzeldi, Quetta’ya giriş yine sorunlu oldu, birçok eskort değişti ve arada beklemeler oldu, sonunda BloomStar oteldeydik. Akşam Africa Twin kullanan Mukesh otele giriş yaptı ve koyu bir sohbet başladı. Mukesh Hint asıllı ve aynı zamanda Almanya vatandaşı, Almanya’dan yola çıkmış ve Hindistan’a gidiyor. Tesadüf şu ki Mukesh yakın zamanda Türk bir bayanla evlenme kararı almış, kendisini oldukça merak eden eşi ile Quetta’da telefonla konuşmak oldukça değişikti, neyse ki eşi benim sesimi duyunca epey rahatladı. Mukesh beni İstanbul’da birkaç ay sonra yapacakları düğünlerine davet etti, kendisine düğüne katılma sözü verdim ve ayrıldık.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 4. İçerik Fotoğrafı

Nepal’in Batısında yollar epey keyifli ve düzgünler.

 

Quetta’dan çıkış belgemizi aldık ve Taftan’a doğru yola koyulduk, birkaç kontrol noktasında durmadığım için çölün ortasında askerler silahlarla yolumu kestiler ve beni zorla durdurdular. Uzaktan asker olup olmadıklarını anlayamadığım için bir an durup geri dönmeyi bile düşündüm, başlarındaki komutan durduğumda motosikletimin anahtarını almaya çalışınca kısa bir arbede yaşandı, ortalık sakinleşince beni merkeze götürmelerini rica ettim ve komutanlarıyla konuşmak istediğimi belirttim. Komutanın odasına hızlıca bir giriş yaptım ve kendisi beni çok düzgün İngilizce’siyle sakinleştirdi, çaylar geldi kekler gitti, sonra da arbede yaşadığım askerle beni öpüştürüp barıştırdılar, şaka gibiydi ortam, gülüyordum. Dalbandin’deydik ve orada konaklayacaktık, El-Davut otelde oda tutmak yerine damında uyumayı tercih ettim, ertesi gün ise tüm seyahatimin en zorlu günlerinden biri oldu diyebilirim. Taftan’a varıp İran’a geçtikten sonra İran güvenlik güçleri bizi Bam şehrine kadar yalnız bırakmadılar, o gün toplam 14 saat sürüş yaptım. Hava karardıktan sonra bir eskort değişim noktasında polislerden biri ileride ‘’Tufan-ı Şer’’ olduğunu söyledi, ne anlama geldiğini bilmiyordum, eskortu beklemeden karanlığa doğru sürmeye başladım, yarım saat sonra anladım ki o polisin dediği kum fırtınası anlamına geliyormuş. Yaklaşık bir saat boyunca çok şiddetli yan rüzgarla beraber tonlarca kum yedim, boynumda kalan açıklıklardan tenime vuran kumlar iğne gibi batıyorlardı, kaskımı sağ omuzuma dayayıp en azından kaskın içine kum girmesini engellemeye çalışıyordum. Gece saat 1 gibi Bam’daki Ekber Guesthouse’a varmıştık, Ekber amcanın rahatlatan ses tonu ve güleryüzü ile bir nebze rahatladık.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 5. İçerik Fotoğrafı

Pakistan Belucistan’dan geçen hemen hemen herkesin çektiği bir kare.

 

Bam’dan sonra İran’da 4 gün sürüş yaparak Tebriz’e vardık, yolda pek bir yer görmedik, vaktimizi Ermenistan ve Gürcistan’a saklayalım dedik. Yol boyu yağmur, sıcak ve soğuk, her türlü koşulda yolumuza devam ettik. İran’ın güneyi ve ortaları dağlık olduğu için irtifa farkından ötürü iklim sürekli değişiyor. Tebriz’e varana kadar 3 gece kamp yaptık, Gerhard’ın minibüsünde her türlü kamp mobilyası bulunuyordu, sandalyeler, tabaklar, mangal…Tebriz’de Gerhard’ın tanıdığı Ali ve Reza kardeşlerin evinde konakladık, çok güzel iki gün geçridik, sonra da Ermenistan’a doğru yola çıktık. Sınıra varmadan önce Gerhard’ın yakıt deposunda bir kaçıntı tespit ettik, şansımıza durduğumuz benzincide bir atölye vardı ve tamirci kılıklı adam sorunu gidermeyi başardı. Bu arada arkamdan bir minibüs geldiği için sadece yan çantalarımla yol alıyordum, fazla yüklerimin hepsi minibüsteydi, herhangi bi mekanik arıza durumunda motosikletimi minibüse yükleyebileceğimi bilmek te oldukça lüks bir duyguydu.

 

Aras nehri boyunca Ermenistan sınır kapısına doğru ilerliyorduk, vadi fantastik manzaralar sunuyordu, yol oldukça etkileyiciydi. Ermenistan Türk vatandaşlarına kapıda hızlıca vize veriyor, isterseniz önceden internet üzerinden de başvurabiliyorsunuz, ücreti 10USD. Benim ülkeye girmem inanılmaz hızlı oldu, Gerhard’ın giriş işlemleri biraz uzun sürdü, aracı kağıt üzerinde 8 koltuklu göründüğü için epey para ödemek zorunda kaldı. Sınırı geçtikten sonra gülüyorduk, ben ülkeye elimi kolumu sallayarak girmiştim. Kapıdan çıkınca hemen trafik sigortası yaptırdık, hava kararmak üzereydi ve yağmur başlamıştı. Ermenistan’daydım, çok merak ettiğim bir ülkeydi, sınır geçişinde memurundan polisine herkes oldukça sıcak davranmıştı, güzel bir başlangıç olmuştu. Ülkede Rus izleri hemen göze çarpmaya başlamıştı, daha önceden ziyaret ettiğim Türkmenistan ve Azerbaycan’ın daha moderni gibi görünüyordu ülke. Heryer yemyeşildi ve etraftan su fışkırıyordu, yol kenarlarındaki çeşmelerden kana kana su içiyordum. 2535 Metrelik Meghri geçidini geçtikten sonra bir kasabada yemek yedik, içeride uzunca bir sofrada eğlenen Ermeniler benim Türk olduğumu duyunca masalarına davet ettiler ve yedirip içirdiler, hesabı da ödetmediler. Gece yine kamp yaptık ve kurt sesleri eşliğinde uykuya daldım. Sonraki gün Erivan şehrine vardık ve araçlarımızı park edip şehirde yürümeye başladık, gece de şehrin göbeğinde münübüsün içinde uyuduk. Ermenistan gözlemlediğim kadarıyla fakir bir ülke, fiyatlar inanılmaz ucuz ama yollarda aşırı miktarda lüks araç görmek beni şaşırttı. Ermenistan’daki üçüncü gecemizde de kamp yaptık ve ertesi gün Gürcistan sınırına doğru yola çıktık.

 

Motoroman - İstanbul'dan Katmandu'ya - Bölüm V 6. İçerik Fotoğrafı

İran’daki kamplarımızdan biri.

 

Sürekli yağmur yağıyordu fakat pek şiddetli değildi, yani hafif ıslanıp hemen kuruyordu kıyafetlerim. Gürcistan’a girmek daha da kolay oldu, hedefimiz Tiflis’ti, başkentte yine bir tanıdıkta kalacaktık. Şehrin tam göbeğinde kaldığımız için Tiflis’in her yerini gezme imkanı buldum, değişik ve ilgi çekici bir şehir. Ermenistan’da pek motosiklet görmemiştim, Gürcistan’da ise birkaç tane gördüm ama yine de sayıları oldukça azdı. Artık yurda girme vakti gelmişti, Tiflis’ten Sarp sınır kapısına yayla yollarından geçerek ulaştık, birkaç Km ilerisi Türkiye topraklarıydı, ormanlar yaylalar Karadeniz’de olduğumu hissettiriyordu. Yine Hızlı bir şekilde sınırı geçip Rize’nin Fındıklı ilçesinde bir fındık bahçesinde kamp yaptık. Sonraki gün uzun bir sürüşle Ilgaz’a vardık ve artık son kampımızdaydık. Halen Gürcistan benzini kullanıyordum, minibüsün avantajları saymakla bitmez. Son günümde hızlıca yol alıp İstanbul girişindeki otoban gişelerinde Gerhard’ı beklemeye başladım, gişelerin ardından Gerhard beni kaybetti ve bir süre onu bulmak için uğraştım. İstanbul beni kendi tarzına yakışacak şekilde karşılamıştı, kilitlenmiş trafik, sinirli insanlar. Yaklaşık 20.000Km’nin ardından evime dönmüştüm, eşyalarımı eve taşırken garip duygular içindeydim, bitmişti.

 

2Enduro ekibinin maceraları, çok zengin bir içerik ile bundan sonra yeni bir adreste karşınızda olacak. Başta motosiklet, dağ bisikletçiliği, kampçılık, rota paylaşımları ve geziler olmak üzere, sizi yoldan çıkarıp farklı insanlarla, farklı kültürlerle ve en önemlisi doğayla kucaklaştıracak her şey için www.yoldancik.com

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Loading…

0

Zülfikar

Motoron Dergisi Aralık 2014 Sayısı, Sayı 113

REKLAM